Sizce internet insanlığı öldürür mü? Sizce internet insanların ahlaki yapısında bozulmalara neden olacak kadar büyük bir silah mı? Her gün X’te, İnstagram’da, Facebook’ta gördüğünüz haberlere artık alıştınız mı? Nitekim bütün bu soruların cevabı “evet” olacak. Çünkü internet hayatımıza girdi gireli, kafamızı kaldırıp gerçek gündemi izlemekten koptuk. Asparagas haberlerin, magazinde yer alan ünlülerin hayatlarının çılgını olduk. Bu öyle bir çılgınlık ki, onlara benzemeye onlar olmaya çalıştık.
Telefonu, televizyonu, tableti daha doğrusu her daim ulaşabildiğiniz ve asla kopamadığınız teknolojik silahlarınızı hangi amaç için kullanıyorsunuz? “Bu akşam dizim var” diyerek baş köşede izlediğiniz ve sizin için ekranların sevilen yüzü olan ama asla Türk aile yapısına uymayan ünlüleri takip etmek için mi? Yoksa sabah kuşağında cinayetler, istismarlar üzerinden işi reklam yapmaya kadar getiren TV programlarını mı? Aslında hepimiz bilerek veya bilmeden, bizim için oluşturulmuş yapay bir hayatı yaşıyoruz.
Hayatı dizilerden, gündüz kuşağından ibaret sanıyoruz. Bilgilerimize bilgi katma yolunda adımlar atmak varken bir kutu içerisinde bin bir dolap çeviren insanları izliyoruz. Hatta bazen öyle bir hal alıyor ki, “Ya bu da yapılır mı o kıza” diyerek olanları gerçek sanıyoruz. Çünkü bu yanılsamalar ile hayatın buhranından kaçmaya çalışıyoruz. Fakat daha içinden çıkılmaz bir duruma doğru güçlü adımlarla ilerliyoruz: ahlaksızlık.
Şimdi diyeceksiniz ki; bir dizinin, bir haberin, bir programın insanın ahlakına etkisi ne olabilir? Aslında durum bunu anlamayacak kadar zor değil. Tek bilmemiz gereken şey şu: Zaman teknolojiyi, teknoloji bilgisizliği, bilgisizlik de cahilliği getirdi, ahlaksızlık olgusunu geliştirdi. Sizce neden teknoloji hayatımıza tam anlamıyla yerleştikçe daha bilgisiz olduk? Bunu şöyle izah edebiliriz: biz teknolojinin değil, teknoloji bizim hakimimiz oldu. Onsuz yapamayan, eksik kaldığında yalnız hissettiğimiz insanlar olduk. “O dizinin bölümünü asla kaçırmam”, “Bu programda bir olay var ki sorma” şeklinde güftelerle açıkça belli etmiyor muyuz bunu? Bu minvalde ilerlemeye devam ettikçe eski ahlaktan bir zerre bile bulamayacağız. Çünkü toplum olarak ahlaki yapımızı toplumu istediği yönlere sürükleyebilen insanlara emanet ettik. Çünkü biz “ahlaksızlık” kavramını yetiştirmekte olduğumuz veya yetiştirdiğimiz nesillere anlatamadık.
Bizler bir televizyon karşısında oturduk ve saatler boyu süren “ahlaksızlık” içerikli programlara maruz bırakıldık. RTÜK asıl yayımlanmaması gerekenleri yayımlatmaya devam etti. Yasakları ve kısıtları hiçbir zaman doğru yerlerde kullanmadı. Televizyonu açıp en bilindik kanallardaki programlara göz atsanız, 10 programın 8 tanesinin Türk aile yapısına uymadığını ve aslında bazı yanlış şeyleri insan psikolojisinde meşrulaştırdığını anlarsınız, tabii ki isterseniz.
Türk aile yapısından anladığımız şey nedir? Hangi tip aile gördüğümüzde, işte bu Türk ailesi deriz? Aslında durumlar öylesine karmaşık bir hal aldı ve aile yapımız öylesine zarar gördü ki, öyle bir aileye rastlamak bile güçleşti. Ataerkil büyütüldük. Erkekler iş yapar, kadınlar evde beyini bekler zihniyeti ile büyüdük. Türk aile yapısının muhafazakar ve koruyucu yapısı ne kadar doğruysa, bu belirttiğim yanı da bir o kadar tehlikeli. İnsanların insan olduğu için değer gördüğü, kadının ve erkeğin ayırt edilmediği bir toplumu hala sağlayamadık. Çünkü bizim gibi ataerkil toplumlar hala daha kadının toplum hayatındaki yerini kavrayacak düşünsel olgunluğa erişemediler.
İnterneti iyi işler için kullandık mı? Misal kitap araştırdık mı, belgesel izledik mi, bilimsel araştırma yaptık mı? İnternet ile yaptığımız şeyleri kendi kafamızda bir etik çerçeveye koyduğumuzda bunu kabullenebildik mi? Yoksa az önce anlattığım gibi yararsız şeylerle vakit öldürmek peşinde miydik? Vaktimizi öldürürken aslında kendi benliğimizi, toplumun benliğini öldürdüğümüzü fark ettik mi? Nitekim hayır. Öyle bir toplum yapısı içerisindeyiz ki, çoğu doğru bildiğimiz durum ve olguların hepsi ya yanlış ya da yanlışa yakın.
İnternet çağında insan kalmak isterdik. İnternetin olmadığı zamanlardaki sıcaklığı, şefkati, bağlılığı isterdik. Toplumsal normların insanların kişiliklerinde vicdan ve ahlak algısını oluşturmasını isterdik. Kirletilmiş medyayı, yalan dolu etkileşim maymunlarını istemezdik. İstismardan, cinayetten prim kasılmasını istemezdik. 7’den 70’e her kesimin kendini denetleyebilir, teknolojiyi denetleyebilir olması gerekiyor. Devletin bu denetimin sağlam şekilde yapılmasına olanak sağlaması gerekiyor. Değişimler baştan ayağa olmalıdır. Çünkü baş nereye giderse kuyruk da oraya gider.
Sağlıcakla kalın…
instagram: bahadirralemdaroglu
YORUMLAR