Tüm dünyada Covid -19 sürecinden de çok önce kapitalizmin yaratığı çıkmaz ve piyasa düzenleyici kurumların politikalarının soru işaretleriyle dolu olduğu tartışılıyordu. Bu durumun kooperatifler açısından bir şans olduğu da dile getirilenler arasındaydı.
Sadece tarım açısından değil, her sektörde kooperatifler ön plana çıkıyor, geliştirilmesi için iyi niyetli çabalar gösteriliyordu. Pek çok ekonomik ve idari kuruma güven azalıyor, buna karşılık insanların kooperatif banka ve ürünlerine güveni artıyordu.
Ayrıca özellikle Avrupa’da iş piyasasının durağanlaşması ve büyüyen işsizliğe bir çözüm olarak gündeme kooperatifçilik geliyordu.
Öncelikle ifade etmekte fayda var; kooperatifler ekonomik ve sosyal sorunlarla mücadele etmek için işe kırsaldan, yerelden başlar. Sadece ekonomik çıkarlar değil, gönüllük de önemlidir. Yerelde başarılı olamayan kooperatiflerin genelde verimli olması mümkün değildir.
O zaman önceliğimiz özellikle bu dönemde yerel kooperatifleri güçlendirmek ve sürdürülebilir olmalarını sağlamak olmalıdır.
Türkiye’de tarım kooperatiflerinin genel olarak ortaklarının ve üyelerinin öz kaynaklarının yetersiz olduğunu sahip olduğunu herkes biliyor. Tarımsal kooperatiflerin etkin olabilmesi için ilk olarak finansal yapıları güçlendirilmelidir. Bu nedenle vakit kaybetmeden kooperatifler bankası mutlaka kurulmalıdır. Bir başka önemli öneride kamu kaynaklarının, özellikle tarımsal desteklerin doğrudan kooperatifler aracılığı ile çiftçimize ödenmesidir.
Tabi ki bunun için önce üreticinin kooperatiflere güveninin sağlanması gerekiyor. Bu güveni sağlamanın en geçerli yolu ise yönetimin şeffaflığı ve hesap verebilirliği…
Türkiye’deki tarımsal örgütlenmelerin en önemli sorunu güven eksikliğidir. Bu güven sorunu da ancak kooperatiflerin girdi temini ve pazarlamada daha aktif rol almasıyla çözülebilir. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığının sadece maddi desteği değil profesyonel yönetici desteği sağlaması da çok önemlidir.
Mevcut üretici örgütlerimizin çok büyük bölümü dağınıktır. Kurumsal yapıları da güçlü değildir. Güç birliği ne yazık ki yoktur. Çalışma konuları, faaliyette bulundukları bölgeler veya konular bazında belirlenecek bir model çerçevesinde bir araya gelmeleri neden düşülmez, ya da düşünülür de nene uygulanmaz?
Ülkemizde kooperatifler 4 ayrı bakanlık tarafından yönlendirilmekte bu durum karmaşaya neden olmaktadır. Bu konudaki öneride Kooperatifçilik Bakanlığının kurulmasıdır.
Son yıllarda gelişmeye başlayan kadın kooperatifleri girişimlerini de daha çok desteklemek gerekiyor. Bu konunun hem kırsal ekonomi hem de kadın girişimciliğinin güçlendirilmesi açısından önemi büyüktür.
Ülkemizde tarımsal kooperatifçiliğin gelişmesi açısından çok önemli adımlar atıldı. Türkiye Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği tarafından hazırlanan 2012 Kooperatifler Yılı Bildirgesi’nde yer alan hedefleri içeren Kooperatifçilik Stratejisini ortaya koydu.
Güvenilir, verimli, etkin ve sürdürülebilir ekonomik girişimler niteliğini kazınmış bir kooperatifçilik yapısına ulaşmak olarak belirlenen Türkiye kooperatifçilik vizyonu, genel olarak 7 hedef belirledi;
-Kamu teşkilatlanması ve kooperatiflere hizmet sunumu biçiminin yeniden yapılandırılması,
-Eğitim, danışmanlık, bilgilendirme ve araştırma faaliyetlerinin geliştirilmesi,
-Örgütlenme kapasitesinin ve örgütler arası iş birliğinin arttırılması,
– Denetim sistemlerinin revize edilmesi,
– Sermeye yapısı ile kredi ve finansmana erişim imkânlarının güçlendirilmesi,
– Kurumsal ve profesyonel yönetim kapasitesinin geliştirilmesi,
– Mevzuat altyapısının uluslararası esaslara ve ihtiyaçlara göre geliştirilmesi.
Bu stratejik plan oldukça kapsamlı şekilde hazırlanmıştı. Ancak ne yazık ki tam anlamıyla uygulanamadı.
Dünya ekonomik düzeninin değişiminin hızlandığı bu günlere özellikle tarım sektörünün kurtuluşu üretici kooperatifleridir.
YORUMLAR