Yaşadığımız dünyaya o kadar kendimizi kaptırmışız ki sanki ebedi bu dünyada kalacağız! Dünyayı o kadar sevmişiz ki: mal/mülk, makam/mevki, iş/güç, aile/çoluk-çocuk, eş-dost/akraba vs… Öldükten sonra yaşamın (AHİRET/öte) devam ettiğini, dünyanın bir imtihan olduğunu, bir ömür her nefes alış-verişimizden dolayı sorguya çekileceğimizi bilmemize rağmen, hala böylesi bir sorumluluktan uzak şekilde (gaflet/dalalet içinde) yaşamaya devam ediyoruz!.. KEŞKE “DÜNYA İÇİN ORADA KALACAĞIMIZ KADAR ÇALIŞBİLSEK ve AHİRET İÇİN ORADA KALACAĞIMIZ KADAR AMEL ET/(D)”EBİLSEK!..
Acaba “DÜNYANIN SEBEP ve ALÂKALARINDAN HİÇBİR ŞEY…” fayda veriyor mu?! Geçim derdi ve tasasının vermiş olduğu hırs ve kötü amelden sakınabiliyor muyuz?! Cenab-ı Hakk’a tevekkül edip ve onun verdiklerine razı olabiliyor muyuz?! Her nefes alış-verişimizden, kazandığımız her rızıktan, bugünlere kadar sağlıklı yaşadığımız her andan dolayı Cenab-ı Hakk’a şükredebiliyor muyuz?! Yaratılışımızın ve kulluğumuzun bilinci içinde Cenab-ı Hakk’a tevekkül edip derinlemesine tefekkür edebiliyor muyuz?!
Allahüteâlâ için ona ihtiyacımız kadar amel etsek! Sadece ve sadece ihtiyacımız kadar!.. Tabi ki daha fazla amel çok iyi olur ama en azından ‘ihtiyacımız kadar amel etsek’ diyorum ne kaybederiz?! Aynı şekilde rızkımızı/ihtiyacımızı (dünyalık geçimliğimizi) helal/temiz yoldan alın teri dökerek kazanmak için gayret edip çabalamamıza rağmen dünyada sebepleri yaratanı unutup derdimizi, tasamızı, dünyalık ihtiyacımızı önce görünüşte buna sebep olan kula bildirmek yerine Allahüteâlâ’ya bildirsek!..
Doğrusu bu olmasına rağmen neden önce kuldan yardım istiyoruz?! Şayet dünyalık geçim sıkıntımızı, derdimizi, tasamızı önce kula bildirdiğimiz zaman ne olur biliyor musunuz?! Allahüteâla bizi elinden bir şey gelmeyen başkasına muhtaç eder!.. İnanın ne yaşarsak yaşayalım, derdimiz/tasamız/sıkıntımız ne olursa olsun (maddi ve manevi) şayet bu derdimizi/sıkıntımızı/tasamızı sadece ve sadece Allahüteâlâ’ya bildirmiş olsak ne olur biliyor musunuz, inanı dünya bile bize muhtaç olur!..
Her insan fanidir, her insan doğru şeyler de yapar yanlış şeyler de… Her insan günah işler DE “CEHENNEM İÇİN SABREDECEĞİMİZ KADAR GÜNAH İŞLE”SEK!.. Gerçi dünyada dilediğimiz gibi yaşama özgürlüğümüz var. Yani, dilediğimiz gibi yaşamaktayız. Hatta dilediğimizi seçme, dilediğimizi sevme ve dilediğimizi yapma hakkımız var. Zaten dilediğimizi seçiyoruz, dilediğimizi seviyoruz, dilediğimizi de yapıyoruz. İyi de bu ömrün bir sonu var: öleceğiz! İyi de seçtiğimiz yaşamın, sevdiğimiz ve yaptığımız her şeyin KARŞILIĞINI MUTLAKA GÖRECEĞİZ!..
Yukarıdaki duygularımın, düşüncelerimin ve yazdıklarımın feyz kaynağı Hz. Muhammed (S.A.V)’in bir Hadis-i Şerifi ve Ebu Sâid Muhammed Hâdimi’nin Babası Kara Hacı Mustafa Efendi’nin bir sözüdür!..
“Dünya için orada kalacağın kadar çalış. Ahiret için orada kalacağın kadar amel et. Allahüteâlâ için ona ihtiyacın miktarınca amel et. Cehennem için ona sabredeceğin kadar günah işle. Dilediğin gibi yaşa; muhakkak ki sen öleceksin. Dilediğini sev, muhakkak ki sen ayrılacaksın. Dilediğini yap muhakkak ki sen onun karşılığını göreceksin.” Hz. Muhammed (S.A.V)
“Dünyanın sebep ve alâkalarından hiçbir şey varda vermiyor. Geçim hususunda hırs ve kötü amelden sakınarak, Cenab’ı Hakk’a tevekkül et ve O’nun verdiklerine razı ol! Dünyada sebepleri yaratanı unutup, ihtiyacını, görünüşte buna sebep olan kula bildirirsen Cenab-ı Hakk seni elinden bir şey gelmeyene muhtaç eder. Eğer ihtiyacını herkese söylemeden sadece Allahüteâlâ’ya arz edersen dünya bile sana muhtaç olur.” Ebu Sâid Muhammed Hâdimi’nin Babası Kara Hacı Mustafa Efendi.
YORUMLAR