Bazı sloganlar vardır, artık özdeyiş olmuştur, dış güçler, dış maşalar, asrısaadet, şu lider şöyle adil, bu lider böyle uçurdu ülkeyi… Sonuç nedir, olumsuz, bu sonuçları neden alıyoruz? Düşünmeyi öneriyoruz, düşünmek ne ile olur bilgiyle, bilgi ise, mikrobu, hücreyi okumak kadar doğayı, dünyayı, kainatı, insanı, Tarının mesajını da okumayı gerektirmektedir… Biz insanı sadece şairden okursak o sadece duyguya hitap eder, bu nedenle insanı düşünürlerden de, kendimizden de okumamız gerekir…
Biz bilgiyi sadece dini bilgi kabul ederek, sadece dinimizin kitabını okursak, sadece bu bilgiyi eğitimle edinirsek, mikrobu, hücreyi, maddeyi bunların potansiyellerini nasıl anlarız da bunları insanımızın yararlanmasına sunabiliriz ki?
Siyaseti sloganlardan ibaret, dini rivayetlerden ibaret, bilimi bilinenleri tekrarlamadan ibaret, kültürü 1000 yıl önce yaşananlardan ibaret sanma yanılgısı bize çok pahalıya maloldu, hala da olacak gibi.. Neden?
Din okunur buradan ahlak ve merhamet çıkarılamaz fanatizm çıkarılırsa, Din okunur buradan adalet ve hukuk çıkarılmazsa uzlaşma ve anlaşma çıkarılamazsa çatışma çıkarılırsa, aldığımız sonuç bu olur.. Ne yazık ki bu tür hatalarımız da ısrar ediyoruz, oysa çok kültürlü toplumda bile bize, uzlaşıya dayalı sözleşmeye örnek olarak kaynaklarımız var… Bir örnek vermek gerekirse buna Medine sözleşmesi örnektir…
Sonra siyasal hatalar, siyasal okumalar, bir bölümü 500 yıl geriyi kutsuyor, bir bölümü 80 yıl önceyi kutsuyor, bunun üzerinden günümüzde siyasi söylem üretiyoruz buda slogan siyasetini aşamıyor.. Her iki taraf kimi dini, kimi milli, kimi Ulasal duygulara oynuyor ve ona göre siyasi söylem belirliyor.. Demokratik seçimlerle kazanmayı zafer, kaybetmeyi hezimet sayıyor, sanki kaybedeni ülke dışına sürecekler havası esiyor, sanki kaybeden bu ülkede ikinci sınıf vatandaş olacak algısı yaratılıyor… Bu kadar sert, siyasal söylem milli, ulusal, dini aidiyetleri genel olarak birlik için kullanmak yerine ayrışma amaçlı kullanılıyor algısı her tarafta da var.. Bunları aşmanın yolu demokratik seçimlerle yönetime gelenlerin demokratik hukuk kurallarına uyması, seçimi kaybedenlere karşı son derece adil, ahlaki, insani davranmasıdır… Kültürel, siyasal, sorun üreten toplumsal davranışlarımıza göz attık, hepimiz çözümü için bilgilenerek birazda kendi kişisel kimliklerimizden ayrılarak toplumsal konsensüs (uzlaşma) nasıl sağlarız üzerine düşünmeliyiz… Şimdi düşünür, şair üzerine kısaca deginerek yazıyı bitirelim mi?
Düşünür ne demektir ki, Düşünme yeteneği çok üstün, düşünmeyi kendine uğraş edinmiş, genel sorunlarla ilgili yeni ve kendine özgü düşünceleri olan, yeni düşünceler üreten kimse veya kimseler demektir.. Biz toplum olarak bu kişileri siyasileri ve şairleri dikkate aldığımızdan, daha çok aldığımızda toplumsal sorunlarımızı daha kolay çözeriz umuduyla.. Birde şaire bakalım mı?
Şair ne demektir ki, şair geniş bir düş, hayal gücü bulunan, duyarlı, duygulu kimse, sözleriyle kişilere toplumlara duygusallık veren sözleri, şiirleri, deyişleri söyleyen kişilerdir. Duygu gereklimidir evet… Öte yandan bilgi ve düşünce, mantıktan kopmuş duygu bizim kendimizi iyi değerlendirmemizi ve gerçekleştirmemizi engelleyebilir. Bu nedenle önce düşünürü dinleyeceğiz, önce bilgileri edineceğiz, sonra şairlerin duygusallığıyla kendimizi duygularla heveslendireceğiz, motife edeceğiz.. İşte böylece biz, kişi ve toplum olarak dünyayı, ülkemizi maddeyi, hücreyi, mikrobu okuyarak, dogayı anlayarak ve bunları insanlarımızın refahına, huzuruna sunmak bizim birinci vazifemizdir.. Biz Bu toplumun içinde olduğumuz için topluma sunulan her iyi şey bizede sunulmuş olmaktadır…
Daha iyi olanı bulmak ve yaşamak, yaşatma sorumluluğumuzu gerçekleştirmek dileğiyle selam ve sevgilerimle… Hüseyin Benek – baskentPostası.com 31.10.2023
YORUMLAR