Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muhsin Akıl

DERİN ve SINIR ÖTESİ GAZETECİLİK 2

 

Derin ve Sınır Ötesi GAZETECİLİK konusunda bugün detaylı, kapsamlı, derinliğine bir yazı kaleme alacağım. Fakat okuyucularımı sıkmaması için yazımı kısa tutmaya çalışacağım. Gazeteci ve Yazar olmamızın ve bu devletin, bu milletin sıradan bir vatandaşı olmamızın temelinde, kaynağında, özünde öylesine bir inanç/ruh vardır ki buna kelimelerle ifade etmem o kadar çok zor ki… Tam 40 yıllık tecrübe/deneyim, birikim ve fikir!..

Bir önceki yazımın (Derin ve Sınır Ötesi Gazetecilik -1-) devamı olarak bugün yine kendimden, geçmişteki hizmetlerimden ve tecrübelerimden bahsederek Derin ve Sınır Ötesi Gazetecilik konusuna ışık tutmaya çalışacağım.

Gazeteci-Yazar olarak Türkiye’nin sağ-sol çatışmalarının yaşandığı, siyasi, ekonomik ve sosyal krizlerin yoğun olduğu bir dönemden geliyoruz! Fakat normal, sıradan, rutin bir yaşamımız olmasına rağmen gazeteci ve yazarlığın yanında yıllarca milli ve ulvi bir davanın da mücadelesini verdik. Türkiye’nin önündeki tüm karanlıkları, tüm çıkmazları, tüm engelleri ortadan kaldırmak, devletimizin ve milletimizin bekası/geleceği, istikbali ve istiklali için ömrünü kendisine kefen biçmiş bir ekip çalışması içinden bugünlere süzülüp gelen bir avuç insandan sadece birisi olduğumu hatırlıyorum!..

Gerek gazeteci ve yazar olarak ve gerekse sıradan bir vatandaş olarak bu milletin, bu devletin binlerce yıl derinliğinden gelen bir geçmişi olduğunun bilinci içinde yola çıkmıştım!.. Ve tam 40 yıl geçti… Peki, durduk mu, usandık mı, geri adım attık mı?! Bu soruya vereceğimiz tek cevap HAYIR. Daha bir dirençle, daha bir azimle ve daha bir umutla yolumuza devam ettik ve ediyoruz.  Yorulmadan, geri adım atmadan ve asla pes etmeden bu yolda son nefesimizi verinceye kadar da devam edeceğiz.

Benim tam 40 yıl önce gazetecilik yapmaya yönlendiren asıl inanç ve asıl ruh da zaten buydu. 40 yıllık gazetecilik hayatımda mal-mülk, huzurlu bir yaşam, şöhret/makam/mevki düşünmedim.  Çilekeş bir hayatın dişlileri arasında ölümüne bir mücadele ile bu kutlu, bu milli, bu ulvi dava için mücadele vermeye elimizdeki tüm imkanlar nispetinde devam ettik, ettik ve EDİYORUZ!..

Zaten 40 yıl içinde çalışmış olduğum, temsilciliğini ve yazarlığını yaptığım tüm gazetelerde ve kendi çıkartmış olduğum dergi ve gazetelerde de yegane amacım hep buydu. Fakat mesleğimi yaparken gazetecilik prensipleri ve kuralları içinde! Eğilmeden, el öpmeden, diz çökmeden yaptık mesleğimizi. O yüzden de hiç kimseye yar ve yaren olamadık! Zaten böyle bir beklentimiz yoktu. Yani, demek istiyorum ki eğilmeden, el öpmeden, diz çökmeden yük-se-le-mez-sin!.. Çünkü bizim (çok şükür) yükselme gibi derdimiz yoktu.

Peki, neden herhangi bir büyük gazetede önemli bir köşe yazarı, ya da herhangi bir büyük gazete de önemli bir mevkide müdür/amir vs. olamadık?! Çünkü böyle bir derdimiz yoktu. Çünkü öyle bir amacımız yoktu. O yüzden de gücümüz, imkanımız ve sabrımız nispetinde gazetecilik ve yazarlık yapmaya devam ettik. Gazetecilikte geçen 40 yıl içinde aşağı-yukarı 100’e yakın kitap yazdım. Bunca yıl ancak 5 kitabımı yayınlayacak güç bulabildim!.. Fakat yazmış olduğum kitapların çoğunu İstanbul’da geçirdiğim önemli bir kazada kaybetmiştim.  Çünkü yanmıştı. Yıllar sonra yine yazmış olduğum kitapların çoğunu çaldırmıştım. Çünkü evime hırsızlar girmişti!.. Kendilerine hırsızlık süsü vermiş olanlar!.. Evet, birikim/bilgi/emek yanabilir, kaybolabilir veya çalınabilir. Ama beyin ve kalp asla çalınamaz ve kaybolamaz. Bir tek ölüm hariç…

Türkiye ile ilgili, dünyadaki bütün ülkeler ile ilgili, dünyadaki bütün ülkelerin istihbaratları ile ilgili çok şey biliyoruz! Bildiğimiz için de o kadar çok tehditler aldık ki! Bildiğimiz için o kadar büyük tehlikeler atlattık ki! Bildiğimiz için o kadar çok uçurumlardan geri döndük ki! Öldürmeyen Allah(cc) öldürmüyordu!.. Çünkü kadere-kazaya inanıyorduk. Takdir-i İlahi diyorduk. Çok şey bildiğimiz için elbet ki Türkiye’nin geleceğini olumlu yönde etkileyecek, Türkiye’nin kaderini olumlu yönde şekillendirecek, Türkiye’nin istikbaline olumlu katkılar olabilecek o kadar çok şey yaptık, o kadar çok şey başardık ve o kadar çok şey icraata koyduk ki anlatamam! Zaten anlatmam!.. Sadece anlatılmasında ve yazılmasında sakınca olmayanlar hariç.

Devletin derinliklerinde, devletin kılcal damarlarında, devletin en uç noktalarında ne olup-bitiyor biliyorduk ve bilmek zorundaydık! Evet, bilmek zorundaydık çünkü gazeteci ve yazar olmamızın büyük sorumluluğu vardı üzerimizde. Evet, bilmek zorundaydık çünkü sıradan bir vatandaş olarak devlet, millet, vatan, bayrak aşkı vardı yüreğimizde. Çünkü bilmek zorundaydık devletin ve milletin istikbal ve istiklal derdi vardı içimizde!.. Yıllarımız terör örgütleri ve dış istihbarat ajanları ile uğraşmakla geçti. Ve bir de yerli vatan hainleri ile… Bu ülkede ne hain biter ne ajan… Tarihte de vardı kıyamete kadar da olacak… Hayatımız boyunca hem gazeteci-yazar olarak hem de sıradan bir vatandaş olarak bu devletin ve bu milletin istikbal ve istiklalini düşünmekten başka bir derdimiz ve bir gayemiz olmamıştır. Son nefesimize kadar böyle yaşamaya devam edeceğiz…

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER