Milâdî Takvimle senebaşı

Bir «yılbaşı»dır gidiyor. Tâbiri bile çirkin geliyor bana. Neyse ben senenin başı, ilk günü falan derim genelde. Ve ister Müslüman ol, ister Mûsevî. Hristiyan dünyasının bu «yılbaşı» rezaletini her takvim yılında yaşarsın.

Türkiye gibi «kimlik sorunu» yaşatılmış ülkeler başta olmak üzere hemen tüm dünyaya empoze edilen bir «yılbaşı» cümbüşüdür bu…

Dikkat ediniz “empoze edilen” dedim. (Fr. İmposé kelimesinden) dilimize “zorla kabul ettirmek, tesir edip aşılamak” anlamında «empoze etmek» olarak geçen bir kullanıma sahiptir bu.

Diğer Müslüman ülkeler veya Mûsevîler empoze işinde biraz farklıdır. Onlarda silah zoruyla yapılmış devrimler tarihte kalmış, yeni nesillere tarihlerinin en kötü sayfaları olarak öğretilir.

Bizde tam tersinedir durum. Türkiyeliler devrimzededir. Biz Batı’lılaşma serüvenindeki tüm merhaleleri empozelerle hattâ idam gibi bedeller ödeyerek geçtik. Bu sahada Türkiye halkları kadar bedbaht olanı yoktur.

Devrimzedeleriz deyişimin nedeni, bizde devrimler, ihtilâller ağır izler bırakmıştır. Çiçek hastalığı aşısından önce bu derde duçar olanlarda, şifa bulsalar bile kalan ve halkın «çiçek bozuğu» tâbir ettiği hasar gibidir bu.

İşte bu hasar sayesindedir ki, düşünemez olduk, idrâklerimiz dumura uğradı ve bir asra yakın bir zamandır Müslüman olduğumuz halde ne içki fışkıya ne fuhşiyatın türlü tezahürlerine ciddî bir tepki veremedik.

Devrimzede Türkiyeliler «yılbaşı» rezaletini artık öyle kanıksamıştır ki, bırakın itirazı, seve seve kutluyor, bizler gibi itiraz edenleri de yurt içi «Persona non grata» (istenmeyen adam) ilân ediyorlar.

Hain yazılı ve sözlü medya ile birlikte bu «benzetilmişler» sosyal medya üzerinden Diyanet İşleri Başkanlığı’nı bile lince yelteniyorlar.

Halk arasında bir söz vardır hani «çocuktan al haberi» diye. Bu söz gündelik (çoğu) dedikodu mahiyetli âile içi meseleler için bir latifedir.

Cumhuriyet ise, latife olarak değil, “bunu çok ciddî söylüyorum, İslâm ve Müslüman için hayırlı ne varsa, anında agresif bir muhâlefet sergileyerek” herkesten önce haber veren haber kaynağımdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın «2022-Yılbaşı» dinî uyarısı hakkındaki linç girişimi başlatma amaçlı haberi de Cumhuriyet’ten aldım.

Haberin üslûbu bile ne niyette olduklarını ifşa ediyordu:

“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en üst danışma kurulu Din İşleri Yüksek Kurulu, fetva mesaisini hızlandırdı. Milli Piyango başta olmak üzere çeşitli konularda daha önce verilen fetvalar, yeniden gündeme getirildi.”  Eee… ne olmuş getirilmesin mi?

Siz her türlü haltı temcid pilavı gibı ısıtıp ısıtıp defalarca önümüze süreceksiniz, her haltı “propaganda tekrardır” mucibince defalarca yayınlayacaksınız ama aslî ve birinci görevi dini meseleleri anlatmak, Müslümanları İslâm’ın helâl ve haramları konusunda uyarmak olan DİB susacak öyle mi?

Geçti o devirler. Sizin nohut kadar hacmi olmayan beyniniz «vesâyet rejimlerinde, 28 Şubatlarda, 15 Temmuz’larda falan kalmış.

Fetvaların hatırlatılması dinen caiz, hattâ tavsiye edilen bir hüküm. Zira hafıza’yı beşer nisyan (unutma) ile malüldür. Gâvurların hiçbir adetini benimsemek, taklit etmek caiz değildir.

Kur’ân’da “eżilletin ‘alâ-l mu’minîne e’izzetin ‘alâ-l kâfirîne” meâlen, “mü’ minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzetli ve zorlu (başı dik)” hükmü (nassı) vardır.

Bugün halkımıza tersini yaptırmak istiyorlar. İstiyorlar ki, mü’minler kâfire, kâfirliğe karşı boynu bükük, İslâm’a ve Müslümanlara karşı zorlu, kafa tutan, hattâ savaşan insànlar olsun.

Bunların emellerini boşa çıkarmak için yetirince çalışmayan dahi bizden değildir.

Yılbaşınıza da (haram − kumar olan, gayr-i millî) Piyangonuza da lâ’net olsun. Allah’a şükür ki bu sene kumar rakamı bir hayli yükselmiş olmasına rağmen bilet satışlarında ciddî bir azalma olmuş. 30.12.2021