Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Ahlâkımız bozulmuş

Türkiye lafta Müslüman bir ülke. Lâkin hakikatteki halimiz, tâbiri caizse “bin şahit ister” vaziyetinde.

Bunun en kestirme isbatı, neredeyse istisnasız tüm toplumu sarmış; İslâm ölçeğinde yasak (haram) ilân edilmiş, büyük günahlardan (şarap içmekten bile kötü ve artık neredeyse kanıksadığımız) «gıybet»tir.

Pekâlâ nedir gıybet? Gıybet, sözlükte “uzaklaşmak, gözden kaybolmak, gizli kalmak” anlamlarına gelen «gayb» (kayıp) kökünden gelen, hem iyi hem de kötü sözlerle anmayı ifade etmekle birlikte genel olarak “kötü, anılanın (işittiğinde) hoşuna gitmeyecek sözler ve imalar” mánâsı taşır. (Lisânü’l-ʿArab, “ġyb” md.; Tâcü’l-ʿarûs, “ġyb” md.).

Bir hadîs-i şerîf’te sahabenin biri Peygamberimize (salat’u selâm olsun ona), bir başka sahabeden bahsetmek ister ama adı aklına gelmez, “hani şu…” diyerek eliyle «boyu kısa adam» imasında bulunur. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) o sahabeye tükürmesini emreder. Adam bakar ki ağzından bir et parçası fırladı. Bunun üzerine Resûlullah, “işte sen ölü kardeşinin etini yemiş oldun” buyurdular.

Bu kardeşinin ölüsünün etini yemek Kur’ân-ı Kerîm’in Hucurât Sûresi, 12. âyet-i celîlesinde şöyle geçer:

“Ey îman edenler, zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü ba’zı zan (vardır ki) günahdır. Birbirinizin kusurunu araşdırmayın. Kiminiz de kiminizi arkasından çekişdirmesin. Sizden herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekden hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allahdan korkun. Çünkü Allah tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyicidir.”

Dikkat ettiyseniz, âyet-i celîlede gıybetin men edilmesi yanında, haram (yasak) olan gıybetin sebeplerinden bazısına da işaret edilmekte.

Bunlardan biri, hakkında kesin bir şey bilmeden zannıyla hareket etmektir ki, zannın çoğu yalandır, yanlıştır. Àyette işaret edildiği gibi, zannıyla yàni hakikati bilmeden ihtimallerle hüküm verenler çokca gıybet ederler.

Bir diğer sebep, tecessüs (merak edip kusur araştırmak). Àyet bunu da men ediyor. Zira kusuru, hatası, günahı aranıp da bulunamayacak insàn yoktur. Hem, Allah (c.c) dahi insànın gizli hallerini, kusurlarını (bu dünyada) gizlerken kim hangi yetki ve hadle bir başkasının kusurunu araştırıp yayabilir? Ne büyük cüret ve günah…

Muhterem okurlarım, gıybet böyle çirkin ve büyük günah iken insàn buna neden tevessül ediyor? Zira gıybet edenlerin çoğu ezik insanlardır. Kendine güvenen, mert ve haysiyetli insànlar kolay kolay gıybet etmezler.

Dedikodu eskiden hasseten kadınlar arasında yaygındı. Şimdilerde sözde erkek geçinenlerin çoğu kadınlardan fazla dedikodu (gıybet ve nemîme yàni kötü laf bulup üretip taşımak) ile meşgul. Hattâ “hayatı gıybet” denilecek kişiler var çağımızda.

Etrafınıza bakınız. Birbiriyle dargın, nizalı olmayan kaç kişi var? Sebep?

Ahlâkımız bozulmuş da ondan. Kur’ân bize “Mü’minler ancak kardeşdirler. O halde iki kardeşinizin arasını (bulub) barışdırın. Allahdan korkun. Tá ki esirgenesiniz” buyuruyor.

Biz bu ahlâkta olmadığımız için kardeşlerimizi barıştırmayı (sulh etmeyi) geçtik, kavga etsinler diye nemîme (çirkin sözleri, laf taşıma pisliğini) yapıyoruz… Allah (c.c), böyle bir topluma rahmet eder, esirger mi?

Muhterem okur, ahlâk insànın değer yargılarını ve tavırlarını mündemiçtir (içine alır). Müslümanın ahlâkı Kur’ân ve Kur’ân’ın hayata tatbiki Resûlullah’ın ahlâkı üzeredir. Müslüman yalan söylemez, gıybet etmez, yardımseverdir, nizadan değil sulhten yanadır. Mü’min her haliyle güzel ve örnek insàndır.

Felsefedeki «etik» ise; insànların ferdî ve içtimâî anlamdaki tüm ilişkilerinin temelinde var olan moral (ahlâkî) değerleri, kuralları, «doğru yanlış, iyi kötü» gibi hükümleri araştıran, tartışan felsefe disiplinidir.

İslâm ahlâkını etik kulvarına sokamaz, tartışamazsınız. Tartışanlara ise, itibar edilmez. Zira İslâm ahlâkı, insànoğlunun düşünceleri (felsefesi) ile ortaya çıkmış değil, Kur’ân ve Sünnet ile şekil bulmuş bir disiplindir.

Buna da ya iman edersiniz, ya etmezsiniz. Gâvur itibar etmiyorsa onun meselesidir, biz dinimizin emirlerini tartışmayız. 02.10.2021

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER