Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muhsin Akıl

Kazım Yurdakul’un “MÜLTECİ MESELESİ VARMIŞ…” Yazısı Üzerine

Bugünkü yazımda düşence insanı, yazar ve psikolog Kazım Yurdakul’un “MÜLTECİ MESELESİ VARMIŞ…” yazısı üzerine… Amacım okuyucularıma Kazım Yurdakul’u tanıtmak (mutlaka tanıyanlarımız vardır) onun düşünce ve ruh dünyasına bir kapı açmak.

Günümüzde ‘mülteci sorunu’ dünyayı kasıp-kavurmakta! ABD, İngiltere, Avrupa ülkeleri mülteci sorunu karşısında çaresiz ve perişan bir halde kıvranmakta! Afrika’dan, Latin Amerika’dan, Orta Asya ve Ortadoğu’dan savaşlardan, açlıktan ve gelecek korkusundan kaçan milyonlarca insanın karşılaştığı acı, işkence, zulüm bütün dünyayı etkileyen GÖÇ SORUNUNU doğurmuş oldu.

Aslında ABD, İngiltere, Avrupa Ülkeleri çaresiz ve perişan değiller! Sadece geçmişin emperyalist/sömürgeci zihniyetlerinin bir izdüşümünden kaynaklanan korku ve paniğe kapıldıklarının yegane göstergesidir!.. Göç sorunu, insanlığın üzerine düşen ÇIĞ gibidir! Göç sorunu BATI üzerine büyük bir kâbus gibi çökmüştür. Göç sorunu geleceğe yönelik batının korkulu rüyasıdır!

Kazım Yurdakul, günümüzde mülteci ve ekonomik vs. gibi küresel sorunların sebebi olarak Suriyeli’yi, ekonomiyi veya şeytanı gösterenleri eleştirirken kendi deyimi ile sorunun “Kendi imtihanının sorumluluğunu kendi dışında herşeye yüklemeye çalışan; sensin.” diyerek sorunun asıl  insanın kendisi olduğunu belirtiyor.

Bu konu üzerindeki düşüncelerimi enine-boyuna, yatay-dikey-çapraz ve derinliğine analiz ederek önümüzdeki günlerde siz değerli okuyucularımla paylaşacağım. Fakat konumuz yine “göç sorunu” olduğu için ben bugün çok değerli bir düşünce insanımız, yazarımız, psikologumz olan Kazım Yurdakul’u konuk edeceğim! Yani, bugünkü yazımda o’ndan ve mülteci meselesi üzerine yazmış olduğu yazısından bahsedeceğim.

Konuğumuz düşence insanı, araştırmacı yazar ve psikolog Kazım Yurdakul, GÖÇ SORUNUNU sade/yalın, sanki bizden biriymiş gibi anlayacağımız bir dilden (üslup ve anlatımı yönünden) çarpıcı vurgu ve dokunmalarla farklı bir açıdan ele alarak yorumlamış. “MÜLTECİ MESELESİ VARMIŞ…” başlıklı yazısına evrensel bir espri ile giriş yaparak “insanın insan olduğunu” hatırlatan ‘hayvan türüyüm zanneder’ cümlesi ile ‘dünya kaynaklarının sınırlı’ olduğu yalanıyla insanlığın üzerinde ‘rızık korkusu’ algısı yaratmak isteyenlere bir şairin “Ya çaresizsiniz; ya da çare; sizsiniz!” sözüyle cevap vermiş!.. Dünyada ‘mülteci sorunu’ var diyenlere karşı aslında böyle bir sorunun olamayabileceğine dair yine esprili bir yaklaşımla Anadolu’da ‘köyden şehre veya şehirden şehre göç edenleri (yaş örneği vererek) geri dönmeleri çağrısında bulunmuş: Hatta “Var mısınız? Ben de varım!” diyerek.

Kazım Yurdakul yazısının devamında kendi deyimiyle bireysel ve toplumsal barbarlığın, iki yüzlülüğün, aldatıcılığın, hırsızlığın, küstahlığın ve sapkınlığın, pis savaşların simgesi haline gelmiş batıyı alalım da “dünyanın en vicdanlı insanları olan Yakın Doğuluyu mu almayalım?” diyerek  Türkiye örneği ile farklı bir açıdan konuya yaklaşıyor. Batıya benzemediği için Yakın Doğu insanlarını hakir gören BATI’yı ince bir dokundurmayla eleştiriyor!..

Ülkemizdeki Suriyeli mültecilerin (genele göre minimum) doğal/rutin olan suçlarını potansiyel tehlikeymiş gibi olağanüstü bir kin/hırsla kargaşaya ve fitneye yol açabilecek kadar algı operasyonları yapanları, Türklüğünü unutacak kadar nasıl Avrupalılaştıklarını  ima etmiş.  Oysaki bugün Türkiye’ye göç eden Suriyelilerin daha dün (100 yıl önce) Osmanlı çatısı altında yaşayan (ve bizden olan) insanlar olduğunu hatırlatarak yeniden Türk Devletler birliği çatısı olabilecekleri belirterek onlara olan yanlış bakıştan söz ediyor.

Kazım Yurdakul, Mülteci meselesi varmış…” yazısında batının ilkelliği, barbarlığı ve hırsızlığını hatırlatarak bizdeki ‘kimlik/kişilik kopyalaması’na karşı çıkarak ne hale geldiğimizin altını çiziyor. Kazım Yurdakul “Biz ne zaman?…Bu barbarlar, bütün sistemi; okumamak, okuduğunu anlamamak öğrenmemek, ezberlemek, sorgulamamak, araştırmamak üzerine kurup; içeriklerin tamamını eksik, yüzeysel, yanlış hale getirip bizi okumayan, araştırmayan, sorgulamayan, soru sorana kızan insanları haline getirenlerle anlaştık? Yoksa biz gerçekten, düşmana benzeyip; ezeli ve ebedi savaşı kaybettik de fark mı etmedik? Biz ne zaman; bu insanları yerlerinden edenlere, bedel ödeme riski alıp karşılık vermezken; bu karşılığı verip, bu insanları bir an önce yurtlarına dönsünler diye samimiyetle ve güçlü biçimde uğraşan Milli unsurlarımıza destek yerine, düşmanın kendi ekmeğine yağ sürdürdüğü adamlar olduk?” diyerek içindeki isyanı ortaya çıkartarak genel bir özeleştiri yapıyor.

Kazım Yurdakul’un Suriyeli ve Afganlılara çemkirme örneği, MÜLTECİZORİ HASTASI ve Pena-NATO deyimleri ve  ‘celladına aşık’ esprisi ile okuyucusunun zihnindeki yanlış algıya neşter atıyor!..

Türkiye-Rusya ilişkilerinin derinliğindeki gerçeklere parmak basarak Rusya’nın Türkiye’yi dikkate alıp dinlediğinden ve Rusya’nın İslami Bankacılık yönünde attığı adımdan ve Asya Yatırım Bankası vs. örneklerle geleceğe yönelik Türkiye merkezli bir dünyanın kuruluşunun sinyallerini veriyor!.. Yani batının ‘yeni dünya düzeni’ne karşı doğunun ‘yeni dünya düzeni’nin açılımını yapıyor! Hatta ABD’nin 72 milleti bir çatıda toplamış  modelliğini övenleri iğneleyerek paganlığı modellemeye devam mı edelim diyerek eleştiride bulunuyor.

Kazım Yurdakul “MÜLTECİ MESELESİ VARMIŞ…” yazısını şu cümlelerle sona erdiriyor: “ Bu insanları; Devletimizin Milli unsurları, yıllardır çabaladığı güvenli ortamı sağlamadan; silahsız, lojistik, düzensiz biçimde, kadınıyla, yaşlısıyla, çocuğuyla savaşın içine geri mi atalım? Yoksa, Pagan modellememiz tamamlandı diye Akdeniz’e mi dökelim? (Pagan olmak böyledir. Kendini küstahça akıllı zannederken, silahsız, lojistiksiz nasıl savaşılacağını; erkeklerin bir kısmı aileleri ile gelmese; yaşlıya, çoluğa çocuğa kimin bakacağını akledememektir. Aklettiğinde de akletmemiş gibi yapmaktır.) Velhasıl; İŞİNE BAK EY TÜRKOĞLU! BIRAK EZBER SAKIZLARLA VAKİT, ÜMİT, GÜVEN KAYBINI… Ki sonra yaklaşan adil dünyada “Suriyeli; benden zengin olmuş!” “Ortodoks; benden Müslüman olmuş!” diye üzülme; bir de… Hayy! de de, silkelen! Köprüden önceki son çıkışı kaçırma! Ya da istersen; kaçır. Bana ne ki!”

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER