Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Yeni Anayasa…

İngilizce’de «compromise» kelimesi vardır anlaşma karşılığı olarak. Lâkin bu aynı zamanda kullanım yerine göre «taviz» anlamına da gelir.

Kelimenin iki mánâsını birlikte düşünüp doğru bir fikir yahut akıl yürütme (tefekkür) ile şu mánâya da ulaşabiliriz:

Anlaşmak için karşılıklı tavizler verilmelidir. Bu hüküm doğrudur lâkin anlaşmalarda taviz düsturlardan, temel ilkelerden verilemez. Aksi halde yapılan anlaşma değil, teslim olmak olarak değerlendirilir.

CHP ve diğer ayak takımı tabelâ partileri uzlaşmaya yanaşmıyorlar. İstiyorlar ki, Ak Parti temel ilkelerden, düsturlardan vazgeçsin…

Tabi bendeniz biraz yumuşatıyorum. Aslında onlar ve arkalarını dayadıkları güçler istiyorlar ki, Ak Parti (yine Cengiz Çandar’ın o ABD ajanından aktardıklarını hatırlayınız) din dâvasından vazgeçsin seküler, (dinin bir hümanizma olarak vicdanlara hapsedildiği) düzen sürsün.

Geçen gün bir tartışma izledim CNN Türk’te. İzledim dediysem on dakika yetti. Bir sâbık din düşmanı meşhur sima, “Yeni Anayasa ile seküler ve lâik düzenden vazgeçmeyi planlıyorlar, asla izin vermeyiz” diye suçluyor hattâ aba altından sopa gösterip tehdit ediyordu Ak Parti’yi.

Ak Parti düşmanı her kişi değil ama böyleleri (bu densiz ve dinsiz herif ve benzerleri) Kur’ân’ın da işaret ettiği güruh-i lâ yüflihûndandır.

Kur’ân-ı Kerîm’de Müslüman evlerinde her Cuma gecesi ve dahi Cuma günü mutad okunan Yâsîn-i şerîfin sekizinci (8) âyet-i celîlesinin dehşetli işareti ile vasıflandırılır bunlar…

O âyet (Elmalılı Hamdi Yazır orijinal) meâlinde şöyledir: “Çünkü biz onların boyunlarına kelepçekler geçirmişiz, onlar çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı gözleri aşağı somurtmaktadırlar…”

Merhum Elmalılı Hamdi Yazır bu âyetin tefsirinde yaşadığı devrin Batı aşığı bürokratlarının, cebrî inkılâblara direnmeyip, yerli kıyafetleri tez elden gâvurunkilerle değiştirmelerine nazire yaparcasına “kravat da bu boyunlara geçirilmiş hàlelerden (kelepçelerden) midir?” demeye getirir:

“,,,iman etmiyeceklerini haber verince âhıretteki hallerinden de bir şey haber verilmiş demektir. Bununla beraber Cumhur (çoğunluk İslâm âlimleri) bunun bir istiare (benzetme, teşbih) olduğunu söylemişlerdir ki hidayetlerine mani’ olan enfüsî ve ictimaî ı’tiyad ve şeriatın mısdakınca (prensip, ölçü, kıstasa göre) bir cezaî mükteseb halinde tab-u ilzamını (kaçacak yeri bırakmayacak şekilde kuşatılmasını) tasvirdir.

(……..) İlk nazarda asrî medeniyyetin boyun bağlarını [kravat] ıhtar eder gibi görünen bu «ağlâl» hem ferdin kabiliyyet-i fıtriyyesini yanlış hedeflere sevk eden bir cem’ıyyet sultasının fena tazyıklarını hem de bâtıl ı’tikadlar, çirkin ıtiyadlar kötü huylar, taklid, taassub, hevâ gibi küfr-ü ma’sıyeti hoşlandırıp iymandan kaçındıran fena (kötü, çirkin) melekelere ve keyfiyyetlere nefislerin alıştırılarak değişmez hale getirilmiş olmasını temsildir…”

Muhterem okur, hâsıl-ı kelâm; “seküler lâik düzenden vazgeçmeyüz” diye gâvurlukta ayak direten güruh-i lâ yüflihûnun ukbası feci. O çok kötü barınağa (Cehenneme) sürüklenecekler. Pekâlâ dünyaları?

Merhum anneanne ninem (mekânı Cennet olsun) çocukken bize “dünya gavura Cennet, Müslümana Cehennemdir” der ve şöyle izah ederdi:

Gâvur Cehennemi gördüğünde (bu dünyada ne kadar sıkıntı çekmiş olursa olsun) dünya hayatı cennet gibi kalacak. Müslüman ise, (bu dünyada ne kadar ferah fahur yaşamış olursa olsun) Cennet’i gördüğünde dünya hayatını Cehennem gibi hatırlayacak…

Elhamdülillah biz tá çocukluğumuzda çektik burnumuza o mest eden Kur’ân râyihasını. Tá o yıllarda girdi temel dinî bilgiler dağarcığımıza. Sonra yetişkinler olduğumuzda bunları geliştirdik ve daha bir şuurla bağlandık.

Fakat bahsekonu güruh-i lâ yüflihûnun çoğu böyle bir hayat yaşamamıştır. «Ezansız Semtler» başlığıyla 23 Nisan 1922 tarihli Tevhîd-i Efkâr Gazetesi`nde üstad mehter şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın harika bir yazısı yayınlanmıştı tam da bundan bahseden:

Arzu eden okurlarımız bahsekonu yazının tamamını vereceğim linkten okurlar. Bendeniz burada birinci paragrafıyla iktifa edeyim:

“Kendi kendime diyorum ki: Şişli, Kadıköy, Moda gibi semtlerde doğan, büyüyen, oynayan Türk çocukları milliyetlerinden tam bir derecede nasip alabiliyorlar mı? O semtlerdeki minareler görülmez, ezanlar işitilmez, Ramazan ve Kandil günleri hissedilmez. Çocuklar Müslümanlığın çocukluk rü’yâsını nasıl görürler? (Devamı için tıklayınız) CUMA’NIZ VE YARIN BAŞLAYACAK OLAN ÜÇ AYLARINIZ MÜBAREK OLSUN. 12 Şubat 2021

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER