Dünya da garip ve mahsûn kalan iki mâ’bed vardır. Birisi Ayasofya Cami diğeri Kudüs Mescid-i aksadır…
İslâmiyet’in üçüncü kutsal kenti 636 yılında HZ. Ömer tarafından Kudüs fetih edilerek ilk kıblemiz olan Mescid-i aksa Müslümanlara armağan edilerek ibadete açıldı…
Lâkin şimdilerde fazlasıyla mahsûn ve kederli. O kutsal topraklar da zulüm ve gözyaşı hakîm…
Nasıl 26 Ağustos 1071 Sultan Alparslan Anadolu’nun kapılarını bizlere açtı…
Asr-ı saadetten fetih haberiyle müjdeleyen Kâinâtın efendisi (SAV) Hadis-i Şerife mazhar olmuş entelektüel münevver savaş dehası bilgin cihan padişahı Sultan Fatih 1453 de İstanbul’u fetih ederek biz Müslümanlara ve Türk coğrafyasına Ayasofya’yı cami olarak hediye etmiştir…
Mâ’mâfih Sultan Fatihin Ayasofya için yazdığı vakfiyesindeki beddua kısmı genel itibariyle tüm orijinal vakfiyelerin metinleri içerisinde vardır…
Bu husus sadece Ayasofya vakfiyesinde değil diğer Vakfiyelerde bazı şurut’u yerine getirilmesi için ve bir takım insanların suistimaline mahal bırakmamak adına vakfiyelerin sonuna beddua kısmı yazılmıştır…
Asırlar boyunca camii olarak kullanılan sonrasında da 24 Kasım 1934 tarihinde, 7/1589 sayılı kararla müzeye çevrilmişti. Yani batılılara altın tepside fiyonklu süslü bir şekilde müze olarak sunmak; Sultan Fatihe, ordusunun ruhaniyetine ve bu necip millete saygısızlıktır…
Bu yanlış ne kadar daha devam eder bilinmez fakat belki yarın belki yarından da yakın bir zamanda aslî haline uygun olarak ümit varız camii olarak açılacaktır…
Biz istiyor ve arzu ediyoruz ki tüm gayretlerimizle de çalışarak bu yanlıştan dönülerek derhal eskisi gibi amacına uygun Fethin sembolü olarak ayakkabı ile değil kapıdan bilet alarak ücret ödeyerek değil abdestli olarak ve mâ’bed’e girer gibi girmek arzusundayız…
Madem ziyaret etmek istiyorlar Dünya’nın her bölgesinden inançları gereği herkes edebiyle gelir ziyaretini yapar edeple yine ayrılır…
Tıpkı diğer büyük tarihi Cami’lerimiz de nasıl yapıyorlarsa Ayasofya camisinde de yine gezilebilir…
Çünkü beş asır cami olarak kullanılıp sonrasında 1934 de müzeye çevrilen Bu Kılıç hakkı olan mâ’bed’in tüm vakfiyelerde olan beddua kısmı amacı dışında kullanılması hususunu içermektedir.
Tartışması bile etik değil fetih edilmiş bir toprak var. Tapusu bizde batılıların zağarlığını yapan Yunanlılara şunu demek lazım “Sana ne senin ne söz hakkın var burada… Hayırdır senin ne bağın var da konuşuyorsun dırdır ediyorsun…”
Koca koca adamlar siyaset yapıyorlar tarihten bihaberler çıkıp sultan Ahmet Cami de müze olsun diye gavurun çığırtkanlığını yapıyorlar…
Peki sormazlar mı “Siz Müslüman bir ülkede salyangoz satabilir misiniz?” diye?
Bayım siz ve sizler gibi düşünenler Türkiye Cumhuriyetinin ekmeğini yiyip gavurun kılıcını sallamaya daha ne kadar devam edeceksiniz?
O yüzden acilen tekrar kılıç hakkımız olan Ayasofya cami’ni ibadete açmamız lazım ki bedduadan ve lanetten kurtulup üzerimizden bu yük kalksın… Vesselâm…
YORUMLAR