BAL TUTAN O PARMAKLARI KIRMAK GEREKMEZ Mİ?
Takip edip, okumadığım Yeni Akit Gazetesinin bugünkü manşetini bana ‘Bal tutan parmağını yalar’ atasözü notuyla attığı haberin linkini tıklayınca karşıma toplumun aradığı ve anlamının çok ağır, terbiyeli, dürüst ve yol gösteren büyük olarak gösterdiği Ağ Saçlılardan çok Karun gibi zengin olduğu ileri sürülen Ardahanlı Şişli Belediye Başkanı çıktı.
Dedelerinin Ardahan’ın balını topladıktan sonra topladıklarıyla göç edip, gidenlerden olan Ardahanlı Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’in soy ismi bana ‘keskin sirke küpüne zarar verir’ ata sözünü de hatırlatınca ben de bu soy ismine bakarak, ‘Keskin küfesini doldurmuş’ anlamına gelen gazete haberini siz okurlara bırakıp, bal tutan parmağı anlatan ve ne anlama geldiğini anlatan bir yazıya bakıp, köşeme misafir ettim.
‘Bu söz bizim değil, batıdan alıntı bir söz’ diyen ileri (!) zekalı bir cemaat üyesinin yazarın tam tersi ‘Bal tutan parmağını yalar’ sözünün Türklerin öz be öz atalarının sözü olduğunu da yaptığım küçük bir araştırmada görüyor, bu sözü kendilerinin olmadığını saklayan ve Kur’an’ı, dini kendi menfaat ve çıkarları için görmezden gelen bu din bezirganlarına bir kez daha kızıyordum
Çünkü o yazıda bu sözün bizim, ‘Minareyi çalan kılıfını hazırlar’ diyen yani hırsızlığı, yolsuzluğu adeta onaylayan ünlü (!) Atalarımızın sözlerinden olmadığını da anlatmaya çalışan cemaat yazarlarının ‘Bal tutan parmağını yalar’ sözünün Abdülhamit döneminde yaşayan Hacı Ferhat efendiye ait olduğunu saklamaya çalışıyordu.. Ve Ferhat efendi de o devrin bal tutup parmağını yalayanlarındandı. “İmkanları geniş bir işin başında bulunan kimse bu kardan az da olsa yararlanır.” anlamında bir söz olduğunu es geçmeye çalışıyordu. Yani yaptığı yanlışların meşru hale getirilmesini anlatan bir deyimi saklıyordu.
Evet, ‘Bal tutan parmağını yalar’ sözü maalesef sıradanmış gibi bir hal alan ve geçmişten bugüne kadar gelen, toplum arasında neredeyse gündelik kullanılan söz, adalet mekanizmasındaki ve yönetim kadrolarındaki insanların yolsuzluklarını, yanlışlarını ve ihanetlerini kendilerine meşru hale getirdi neredeyse.
Toplumun bu hale gelmesinin sebepleri arasında, maalesef kendisinin seçtiği kişiler yanlış yaptığında bu sözü kullanır hale geldiler.
Sebebi de şu, insan psikolojisinde kendisinin sahiplendiği bir kişi yanlış yaptığında hemen savunma mekanizmasının harekete geçmesidir.
Hemen koruruz veya onu haklı çıkartacak bir şey bulmaya çalışırız.
Mesela toplumda yaygın olan bir sözü örnek verecek olursak “Bal tutan parmağını yalar” gibi.
Tam tersinden ele alacak olursak!
Hayır asla bal tutan parmağını yalamamalı!
Ancak Bal kendisinin ise yalaması gerekmektedir. Kendisinin olmayan bir şeye asla dokunmamalıdır.
Allah’ın kitabı olan Kur’anı Kerim’de bundan bahsederken hakkı teslim etmekten ve riayet etmekten bahsediyor.
Adaletli olun! Teraziyi ölçülü tartın! Haksızlık yapmayın!
Kendi malından başkasının üzerinde hak iddia etmeyin gibi bir çok yerde uyarıyor. Hal böyle iken insan asla yapılan yanlışı ne kendisine ne de bir başkasına meşru göremez ve görmemelidir.!
Toplum olarak böyle durumlarda hakkı söylemeli!
Kim olursa olsun, kim yaparsa yapsın canımız yansa da gururumuza dokunsa da hakkı söylemekten geri kalmamak gerekir.
Genelde şunu düşünürüz! Acaba uyarsam bana kırılır mı küser mi?
Gibi düşünceler de oluşur çoğu zaman! Kırılsın küssün elbette.
Çünkü bu, kişinin kendisi için daha hayırlı olacaktır.
Kişiyi yapacağı yanlıştan alıkoyacaktır. Kişinin en mükemmel dostu!
Onu yanlıştan alıkoyan ve uyaranıdır.
Evet, cemaatlerin de parmaklarını yaladığı ve büyük zararlar verdiği dinimiz de ‘Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir.’ diyerek satırlarımıza son verelim.
Ve bu kadar yazdıktan sonra denilecek tek bir şey var oda; Bal tutan parmağı yalamaktansa benim gibi yöre insanı olan Keskin’in anlayacağı bir dille yani yöre ağzıyla kıtlamak (ısırmak) gerekir diye düşünenlerdenim.
Hem de o parmağı en kısa sürede hem de yerel seçimler öncesi ya da seçimler ardından…
YORUMLAR