FİLİSTİN EFSUNU
’Yüreğin selamete ersin ey ömrüm! Ey Allah’ım senin hükmüne itirazımız yoktur, sen razı olana dek sana hamdolsun.’ Oğluna son nefesinde şehadet getirten bir annenin sözleri bunlar…
Kaç kere yazdım, yazdıklarımın üstünü kaç kere çizdim hatırlamıyorum; zira benim kalemimin harcı değil Filistin halkının dünyayı efsunlayan bu hallerini yazmak. Ancak ben susmak istemiyorum, Resul’den bize naklolan o garkad ağacı gibi lal olmak istemiyorum. Şeytanların mesken tutup, cehennemler şehrine çevirdiği bir ülke, zebaniler arasından akın akın cennete koşan bir halk. Bir canavar karşısında korkusuzca göklere haykıran bir avuç insan. Enkazın ortasında ‘Allah’tan başka kimseden korkmam, ben güçlüyüm!’ diyen o genç. Yağmurlar altında: “Yağdırdığı için Allah’a hamdolsun, suyundan bizi rızıklandırıyor, onlar sularımızı kesse ne olur, Rabbim görüyor ve bize bahşediyor.” diyen o çocuk…
Ben bu teslimiyet ve vakur duruş karşısında kendi acziyetimle yüzleşiyorum. Dünya dumura uğramış onları seyrederken, dünyanın mazluma el uzatmaya mecali yokken… Mazlum, dünyaya inanmış bir kalbin bin Firavun’a bedel olduğunu gösteriyor. Mazlum, dünyaya insanlık dersi veriyor. Sezai Karakoç’un söylediği gibi; Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar var ve Filistin halkı yenilgi yenilgi büyüyen bir zafere koşuyor.
GUFRAN KAYIŞOĞLU
YORUMLAR