İlk insandan bu yana hep bir yurt arayışı vardır. İnsanoğlu yaşamını idame ettirmek için soydaşlarıyla birlikte bir mesken bulmayı amaç edinmiştir. Yurt önemli bir kavramdır. Edinilen yurdun bulunduğu coğrafya da bir o kadar önemlidir. “Coğrafya kaderdir” diye boşa dememiş İbni Haldun.
Peki sizce coğrafya kader midir? İçinde yaşadığınız toplumun, kavmin, veyahut milletin neden bu toprakları yurt olarak seçtiğini düşündünüz mü? Yoksa nedenleri sorgulamadan sadece sonuçlara mı odaklandınız? “Coğrafya kaderdir, baksana telefon alacak maddi imkan bile yok, Avrupa’da yaşasak böyle mi olurdu?” diye düşündünüz mü hiç? Elbette düşündünüz. Peki yaşadığınız coğrafyayı değiştirmek yerine, onu dönüştürmeyi denediniz mi? Bilhassa demokratik bir ülkedeyseniz ve seçme, seçilme hakkına sahipseniz dönüştürmek daha kolay değil midir? Ama bizler genelde değiştirmeyi seçeriz. Çünkü bizim için değiştirmek daha basit bir olgudur. Dönüştürmenin verdiği kaçınılmaz yorgunluğu hissetmek, bu zahmetin altına girmek istemeyiz. Yurt dışına çıkan doktorlar, profesörler vs. neden dönüştürmeyi seçmediler? Kim bilir? Belki de ümitleri tükenmiştir.
“Coğrafya kaderdir” sözüne en tezat örnek bence İslam’ın yayılma sürecinde Hz. Muhammed’in karakteristik duruşudur. Nitekim müşrikler Hz. Muhammed’e ve onun ümmetine karşı ne kadar çok eziyette bulundularsa da Hz. Muhammed ve ümmeti “yanlışı dönüştürmekten” vazgeçmedi. Hz. Muhammed ve ona inananlar başka ülkelerden başlayarak İslam’ı anlatabilir, bu şekilde belki de daha güçlü bir tebliğ yapılabilirdi. Ancak dönüşmesi gereken asıl coğrafya Mekke ve onu çevreleyen diğer yerleşim yerleri yani Arap Yarımadası idi. “Coğrafya kaderdir” belki ancak dönüştürebilecek güce sahipseniz bunu yapmalısınız. Çünkü vatanın bekası her şeyden daha önemlidir.
***
Ülkemiz zor zamanlardan geçiyor. Ahlaki çöküntü, ekonomik çöküntü ve dahası. Kadınlarımız vahşice katlediliyor. Çocuklarımız üç kuruş para için öldürülüyor. Birçok yanlışın bir zamanda toplandığı “iğrenç” bir dönemdeyiz. Böyle zamanlarda “dönüştürmek” daha da zordur. İnsanlar zaten ağır sorunlar yaşarken daha fazlası ile mücadeleden kaçınıyorlar. Bu durumun en bariz sorusu da şu: “Sadece benim çabamla neyi dönüştürebiliriz?”
Birçok şeyi. Evet, birçok şeyi tek bir kişinin çabası ile düzeltebiliriz. O bir tek kişinin gösterdiği çaba diğerlerinin inancını arttırmaya yetmez mi? Elbette yeter. Hz. Muhammed’de İslam’ı böyle yaydı. Alpaslan Malazgirt’e böyle girdi. Fatih İstanbul’u böyle fethetti. Atatürk düşmanı denize böyle döktü. Biri inandı, binler inandı. Coğrafya kadermiş, kime göre, neye göre? Dönüştürmek için ne yaptınız ki bu sonuca vardınız?
Kadınlar ölmesin diye ne önlem aldınız? İnsanlar eve aç girerken sizler tok yattınız. Kuvözdeki çocuklar üzerinden para alışverişi yapılırken siz ne yaptınız? Bu soruları cevaplamadan “Coğrafya kader midir” diye düşünme hakkını nasıl buldunuz? Cennet bir vatanın üstünde, cehennem ateşi gibi sorunlarla savaşıyoruz. “İnsanlığı kaybediyoruz” ama hala “Coğrafya kaderdir” deyip kaçmaya çalışıyoruz.
***
Yaşamanın bazen ölmekten daha zor olduğu dönemler vardır. Öyle bir dönemdeyiz. Ama hiçbir şeyi değiştiremiyoruz. Çünkü ne gücümüz var ne inancımız. Çünkü bizler bu coğrafyayı düzeltmek istemiyoruz. At gözlüklerimiz bize sadece Avrupa hayali kurduruyor. Nitekim bu hayalleri kurarken bazı haklı sebeplerimiz de var. Ama hangi haklı sebep vatanı terk etmeyi haklı görür bilmiyorum. Baştan aşağı dönüşmeliyiz. Yaşamanın keyif verdiği o zamanlara dönebiliriz.
Sağlıcakla kalın…
instagram: bahadirralemdaroglu
YORUMLAR