Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Bahadır Alemdaroğlu

Eğitim(sizlik)

Çoğunuz çocuklarınızı ödül-ceza formatı ile büyütmüşsünüzdür. Çünkü kültürel ve düşünsel yapımız her daim bunu devam ettirmek üzere şekillendi. Cezaların ne olursa olsun caydırıcı olduğunu sanarak çocuklar üzerinde psikolojik yaralara sebebiyet verdik. Ama aslında durum bir ödül-ceza sisteminden çok daha fazlası: Eğitim(sizlik).

Bugün tartışma konumuz bir ödülün veya cezanın insanları eğitip eğitemeyeceği hakkında. Ülkemizin gündemindeki vahim olaylara şahit oldukça cezaların caydırıcılığı da konuşulmaya başlandı. “Hadım” meselesi tekrar gündeme geldi. Daha öncelerde de “idam” tartışmaları yaşanmıştı. Ancak bu anlamda somut adımlar atılmamıştı. Ülkemizde 404 cezaevi bulunmakta ve bunların toplam kapasitesi yaklaşık 300bin. Hal böyleyken hukuk sisteminin suçluları cezalandırma konusunda nasıl etkin çalıştığını düşünebiliriz. Ancak durum tam tersi. Caydırıcı olmayan ve insanları eğitemeyen cezalar dışarıdaki potansiyel suçlu ve faillerin de aynı oranda cesaret kazanmalarına neden oluyor. Aslında cezalar insanları asla eğitmiyor, ödüller de. İnsanlar içinde bulundukları yakın toplumun ve sonrasında uzak toplumun iyi-kötü tüm hareketlerini tekrar ederek bu hale geliyor. Kadına şiddet uygulayan çoğu suçlunun aile geçmişinde buna benzer olaylar bulma ihtimalimiz oldukça yüksek.

Sonuç şu ki: bin cezaevi olması ile elli tane olması arasındaki tek fark içerisinde kalan suçlu sayısı. Çünkü toplumun temelinde zaten öğretilmiş ve insan zihnine yerleşmiş normlar bir şekilde değişmedikçe suçun niteliği hep sabit kalacak. Hukuk sistemimiz oldukça kullanışsız. Cezaların suçlu psikolojisindeki karşılığı “Yatar çıkarım”dan öteye gitmiyor. Hal böyleyken eskiden güvenle yürüdüğümüz sokaklar birer cehenneme dönüyor. Her sokak başında alkol, uyuşturucu alan gençleri görüyoruz. Hayatlarını bu maddelere teslim etmiş bu gençlerin topluma kazandırılması da oldukça güç.

Toplum tabanında ceza ile sağlanmaya çalışılan eğitim kavramı var. Özellikle suça karışan insanların çoğu okullardan uzaklaşan insanlar değil mi? Bir de buna aile içerisindeki travma oluşturan olaylar da eklenince insanların psikolojik yapısı suça alışmaya başlıyor. Düzgün bir eğitimin alınmasında ailenin önemi oldukça büyük. Bireyi okula hazırlayan kurum aile değil midir? Şiddet ortamında büyümüş birine ders konusu olarak “kadının önemi” anlatılacak olursa bunun faydası kalmayacaktır. Ki bunla başlayan ve “siz beni anlayamazsınız” ile biten cümlelerin nedeni de bu değil mi? Doğarken suçun ortasına doğmak. Ailelerden başlayan ve okul çağında akranların da iletişimi ile devam eden süreç çüsucrük bir neslin gelmesini sağladı. Bizler bu neslin terbiyesi için çaba göstermeye devam etmeliyiz. Ancak bunu yaparken de suç ve ceza ile onları büyütmemeliyiz.

***

Toplumların yapısı değişkendir ancak bu değişimlerin yaşanması çok uzun sürer. Bu değişimin yaşanması için çok büyük fedakarlıklar ve özveri gerekir. Türk toplumunun asla yapamadığı şey de budur: Eksik özveri ve fedakar davranmama. Türk toplumu ataerkil yaşamayı zihnine sindirmiş ve bundan bir adım öteye gitmemiştir. Hülasa önce zihniyet, sonra aile yapısı, sonra eğitim, sonra hukuk ve en sonunda toplumun normları ve örfi yapısı değişmelidir. Bu değişim acılı ve uzun dahi olsa getireceği değişmez sonuçlar bakımından oldukça önemlidir.

***

Her gün kadınların öldüğü bir ülkede erkek olarak yaşamak utançtan başka bir şey değildir. Bizler toplum olarak kısa hafızalıyız. Aynı vahim olaylardan ders çıkaracak toplumsal kapasiteye de sahip değiliz. Bizler ataerkil zihniyetin suçu bilen ve yaşama entegre etmeyi en güzel başaran ancak bunu yaparak Türk toplumunun gerçek yapısını öldüren bireyleriz. Bizler ceza vererek insanların eğitilemeyeceğini anlamaktan imtina eden bireyleriz. Eğitimi salt okula, salt aileye bırakarak eksik öğrenen ve öğreten bireyleriz. Başta da rakamları vermiştim. Yaklaşık 300bin mahkum cezaevlerinde kalmakta. Peki sizce kaçı pişman? Kaç tanesi suçlu olmanın verdiği onursuzluk ve aşağılanmışlık duygusu ile karşılaşmış? Nitekim hiçbiri. Eğitildiğini sanan ancak ciddi bir eğitimsizlik sorunu ile boğuşan bir ülke konumundayız.

Değişmeyi, gelişmeyi, muasır olmayı bir gün başarmış olsak dahi eğitimsizliğin ve cahilliğin şu anki sonuçlarını asla düzeltemeyeceğiz. Sağlam bir kültürel yapıdan gelmemize karşın yozlaşmaya devam ediyoruz. Ahlaki, ailevi, kültürel, sosyal, her alanda bu yozlaşmanın en üst eşiğindeyiz. Suçun savunulduğu, adliyelerin gerçek cezaları veremediği, hukuk sisteminin tamamen alt edildiği ve hatta öldüğü bir çağın tam ortasındayız. Değişmeyi öğrenmeli, ahlaki yozlaşmayı bitirmeliyiz. Önce zihniyet, sonra çevre, en sonunda hukuk…

Sağlıcakla kalın…

instagram: bahadirralemdaroglu

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER