Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Bahadır Alemdaroğlu

Nereden Nereye (1)

Nereden nereye geldik? Hangi değerimizi nerede ve kim için terk ettik? Eskiden milliyetçi idik de şimdi neden menfaatçi olduk? Ülke nereye gidiyor? Yolumuzu ve yönümüzü neden bulamıyoruz? Çünkü Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’de bahsettiği o karanlık çağdayız:
“Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.” 

Ellerinde salt milliyetçilik sopası olan ve şahsi menfaatleri için her kesime bu sopayla tehditler savuran sözüm ona gerçek milliyetçi siyasetçilere, toplumun önde gelenlerine bir bakalım. Nereden nereye gelmişiz, kim için nelerden vazgeçmişiz hep beraber görelim. MHP lideri ikinci çözüm sürecinin adımlarını atmaya başladı bile. Meclis toplantısında teröristbaşının TBMM’de konuşması gerektiğini birinci ağızdan ve af vadederek haykırdı. Senelerdir gündemde olmayan barışçıl politikalar sürdürme hayali tekrar filizlendi. 2013-2015 yıllarında yaşanan ve ağır sonuçları olan çözüm sürecinin bir tekrarının yaşanması ne kadar doğru? Ve bu fikre dayanak sağlayan Bahçeli’nin talihsiz açıklamaları?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceğine kasteden ve ellerinde binlerce askerimizin, masum vatandaşlarımızın kanı olan teröristbaşının, Gazi Meclis’te konuşturulması tahayyül dahi edilemez. ‘Milliyetçilik’ adı altında kendi dışındaki her görüşü bilfiil tehdit edenlerin tam tersi açıklamalar ile ülkeyi yeni bir çözüm sürecine itmesi gerçekten düşündürücü değil mi? Her seferinde “nereden nereye” geldiğimizi sorgulayanların bir kez olsun aynaya bakmadan ve doğru yolun ne olduğunu bilmeden yürümesi devlet aklına uyuyor mu?

Siyasetin güçlü temsilcileri, şehitlerimizin emaneti olan bu aziz toprakların üzerinde terör seviciliği yapma hakkını nerde buluyorlar? Halkın her kesimi açlık, yoksulluk, sefalet içerisinde iken bu barış sevdanız nereden geldi? Barışı sağlamak için “teröristbaşının Gazi Meclis’te konuşması ve bu konuşma ile birlikte özgürlük ile ödüllendirilmesi hayalini” kurmak ne kadar doğru? Toplumsal çürümüşlüklerin en tepede görülmesi, en alt tabakalara daha iyi biçimde nüfuz etmesine olanak verir. Deyim yerindeyse “balık baştan kokar.” Ülkemizde hali hazırda bir çürümüşlük ve yozlaşma var. Liyakatin ve toplumsal hukuk düzeninin bir türlü sağlanamadığı bir toprak üzerindeyiz.

Nereden nereye gelmiş olursak olalım, milliyetçi iken bir anda “teröristbaşına özgürlük” deme hakkını kimseye vermeyelim. Bu aziz toprağın altında yatan binlerce şehidin bize mirasına sahip çıkalım. Atatürk’ün belirttiği o ahval ve şerait içinde dahi vazifemiz Türk istiklalini kurtarmak olsun. Aksi takdirde, ideolojileri sadece kendi çıkarlarına çalışan kişilerin peşinde divane olmaktan başka bir şey olmayız.

Barış her ülkenin devamlılığı için gereklidir. Sağlanmalıdır. Ancak barışın temini ve devamlılığı için senelerce masum Türk askerlerini ve vatandaşlarını şehit eden bir savaş çığırtkanının Meclis’e çıkarılması isteği son derece bayağı bir istektir. Türk kanının asil olduğunu, Türk milletinin soylu bir millet olduğunu, 1915’te Çanakkale’de, 1919’da Samsun’da, 1922’de İzmir’de ve ülkemizin birçok noktasında gerektiği gibi gösterdik. Şimdi aynı kararlı duruşu ülkemizi derin bir çıkmaza götürecek olan bu istek karşısında da sergilemeliyiz.

***

Anayasamızın ilk 4 maddesinin aşikare bir şekilde tartışıldığı, Anayasadaki hakların sağlanmadığı, adliyelerde hukukun değil kayırmacılığın karar verdiği derin bir çıkmazdayız zaten. Her türlü pisliğin aynı anda toplandığı bir çıkmazdayız zaten. Vahşetin, çürümüşlüğün tam ortasındayız zaten. Öldürülen ve katilleri zar zor bulunan küçük kız çocukları, özel hastanelerde üç kuruş para için hayatları ellerinden alınan bebekler… Cidden “nereden nereye” geldik???

Türk değil miyiz? Kültürümüzü mü yitirdik? Vicdanımızı mı yitirdik? Bu çürümüşlük niye?

Sorular, sorular ve yine sorular… Asla cevap bulamayacağız. Çünkü içinde bulunduğumuz bu zaman diliminde hiçbir sorunun cevabı yok? “Katil kim” sorusunun bile…

Dindar bir toplumun dindar üyeleri değil miyiz? Elimizden Kur’an-ı Kerim’i düşürmeyiz. Dilimizden Allah’ın isimlerini eksik etmeyiz. Peki bu çürümüşlük niye?

Söylenecek çok şey varken susmak, susturulmak niye? Ellerimizden kayıp giden gençlerimizi korumak varken, “Katil kim” sorusuna cevap verememek niye?

101407bayrak

Ay yıldızlı, al bayrak için ne çok şeyler feda ettik? Ama şimdi bu çürümüşlük niye? Gözlerimize perde mi indi görmeyelim diye? “Türk Milleti’nin karakteri yüksektir. Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir.” derdi Atatürk… Hani karakter, hani ahlak, hani terbiye? Yoksa hepsini eskide mi bıraktık?

Sağlıcakla kalın…

instagram: bahadirralemdaroglu

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER