Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Bahadır Alemdaroğlu

Seçim Türkiye’si

Projeler ve Vaatler

Seçimlere 10 gün kadar kısa bir süre kalmışken, gündemde yer alan belediye başkan adaylarının bir değerlendirmesini yapmak gerektiği kanaatindeyim. Nitekim Erdoğan’ın sözde “son seçimi” olan bu süreç sonunda neler olacağını çok merak etmekteyim. Giresun bazında değerlendirilmesi gereken birçok hassas konu bulunmakta. Adayların çalışmaları büyük bir hızla devam ediyor. Bilbordlarda, afişlerde, neredeyse büyük küçük her mahallede adayların devasa fotoğrafları yerini alıyor. Belediye başkan adaylarının vaatleri de, çeşitli mahalle buluşmalarında, küçük mitinglerde ve toplantılarda anlatılıyor. Kimi zaman birinci ağızdan, kimi zamansa sosyal medya aracılığı ile açıklanan vaatlerin bir değerlendirmesini yapmak arzusu içindeyim. Mevcut adayların vaatlerine baktığım zaman, gözüme çarpan şeylerden birincisi bu vaatlerin çoğunun şehrin ön plana çıkarılması adına yapılacak olan gezinti yerleri ile sınırlı olması. İşsizlik sıkıntısının boy gösterdiği ülkemizde, istihdam alanı oluşturmak adına hazırlanmış büyük bir projeye henüz rastlamadım. Tüm bunlar ışığında, mevcut belediye başkanının bazı vaatleri de aklımı karıştırmaya yetti. Sosyal tesislerde emekliye yüzde 50 oranında indirim, suya indirim, hamile kadınlar için bez ve mama yardımı gibi vaatleri gördüğümde büyük bir şaşkınlık yaşadım. Zaten 5 senedir öyle veya böyle, bir şekilde ilin yönetimini elinde bulunduran bir adayın bu vaatleri şuan kamuoyuna sunması garipseyeceğim durumların başında geliyor. Zaten yapılabilecek olan, ve hatta yapılması gereken bu tarz vaatlerin seçim zamanında ön plana çıkarılıyor oluşu da hizmet siyasetinden çok, “oy verdiniz, yine vereceksiniz, bu da mükafatınız” siyasetini andırıyor. Yukarıda belirttiğim vaatleri muhalefet partilerinden biri halka açıklamış olsaydı, bittabi bunu doğal karşılar ve eleştirilerimin yerine desteklerimi belirtirdim. Şimdi anlamaya, anlamlandırmaya ve anlatmaya çalışalım. Basit bir örnekle anlatmak gerekirse, bir mandıranın başında olduğunuzu, buna rağmen et-süt üretimi yapmadığınızı, sadece kendinizi, ailenizi ve çevrenizdeki birkaç mandıra sahibini doyurduğunuzu düşünün. Durum tam da bu. Onda, bunda veya şundaki indirimi bir kenara bırakıp, istihdam konusunda da ele alabiliriz. Evet belediye, elektrik direkleri dikerek, prestij caddeler oluşturarak şehrin görüntüsünü değiştirmeyi ve iyi yönde dönüştürmeyi başardı. Peki ya şehrin karanlık tarafında kalmış ehemmiyetli sorunlar? İstihdam sağlayacak kaç yer faaliyete geçti? Kaç tane fabrika şehre kazandırıldı? Evet, baktığınız zaman yüzeysel anlamda güzelleşmiş bir şehir var karşımızda. Ancak bu yüzeysel değişmeler yaşansa bile Ordu’nun da, Trabzon’un da gerisinde kalmaya ve bu yüzden de dizimizi dövmeye devam edeceğiz. Herkesin dilinden “oraya indirim, buraya cam teras, şuraya park” laflarını duyarsınız. Ama birisi de çıkıp, şu aday şu alana şu kadar kişilik istihdam sağlayacak bir fabrika, bir atölye açacak diyemezsiniz. Diyebilseniz bile, bunların etkisini ancak 5-10 senede somut olarak görebiliriz. Zaten geçmişte yapılması gereken şeylerin şuan yapılması veya yapılacakmış gibi gösterilmesi insanları hizmet yalanıyla terbiye etmekten öteye geçmiyor. Eleştirmek ve eleştirilmek önemli detaylardır. Burda sadece bir aday üzerinden değerlendirme yapmak beni bu yazıyı yazma amacımdan uzaklaştırır. Tüm adayların, şehrin gerçekten ihtiyacı olan şeyleri şehre kazandırmak adına çalışma yapmaları gerekir. Diğer türlü bu “hayal satmak”tan öteye gitmez.

***

Mal Varlığı

Bu konu hakkında ülke bazında bir değerlendirme yapmak istiyorum. Medyaya yansıyan birçok mal beyanı var. Özellikle dikkatleri üstünde bulunduran Ankara ve İstanbul adaylarının mal varlıklarını görünce insan “biz neden yaşıyoruz” düşüncesi ile irkiliyor. Ankara’nın hükümet adayının ülkenin çeşitli yerlerinde 843 daireye sahip olduğunu günler önce öğrendik. Tabii, bu haber hemen unutuldu veya unutulacak. Lakin bu haberin sadece muhalefet kesiminden değil, hükümet kesiminden de dillendirilmesi gerekmez mi? Yapılan yanlışların birinci ağızdan söylenmesi, hataların kabul edilmesi bir erdemlik ifadesidir. Günümüz siyasetinde erdemden ve ahlaktan bahsetmek maalesef çok güç. İktidarıyla muhalefetiyle her kesim, çeşitli yollarla kendi çevrelerini zengin etmek derdine düşmüş durumda. Geçmişin siyasi değerleri yozlaşmış ve hatta kaybolmuş durumda. Siyasiler hizmet için değil, o makamların kendilerine sağlamış olduğu statüden bir avantaj sağlamak için uğraş veriyor. Evet, “koltuk mücadelesi” dediğimiz bu kavramı “erdemden ve ahlaktan yoksun yöneticiliğin yayılması” olarak değiştirmek istiyorum.

***

Son Söz

31 Mart seçimlerinin sonuçları büyük değişmelere neden olabilir, olacaktır da. Değişmesi gereken şeylerden en önemlisi de halkın, iktidarın ve muhalefetin kullanmaya devam ettiği köhne siyaset dilini anlayabilmesi olacaktır. Türk Milleti değerlerini daha fazla kaybetmeden, ahlaki siyaset anlayışına yaklaşmalıdır. Siyaset, erk kazanmak için değil, halka hizmet için bir araç olmalıdır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER