Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Davut Zat

Bahçıvanına Küsen Dallar

Bize bahşedilen özel bir ikramdır ömür. İçine ne doldurduğumuza göre şekilleniyor kalitemiz de. Varlık amacımızın sorgusu, bizi ideal insan ve yaratılış gayemize layık birer kul yapar. Aldığımız nefesi verememek de bir ihtimal! Yüklenen değere göre ömür hem kısa hem de çok uzundur. O halde bir çizgimiz olmalı öyle değil mi? Planlarımız olmalı kendimize ait. Öyle basitinden değil. Kuru bilgiye, maddesel ve biyolojik ihtiyaçların giderilmesine dayanmamalı yaşam mücadelemiz. Gezip görmekten amaç tefekkür etmek olmalı. Yiyip içmekten maksat sağlımızı koruyup onca nimeti vereni hatırdan çıkarmama mücadelesi taşımalı. Sadece dünyamızı değil manevi hayatımızı da şekillendirmeli bu planlarımız.

 Maddesel ve fizyolojik olarak ayaklarımız yere ne kadar sağlam basarsa bassın, maddi gücümüz, muktedirliğimiz, kudretimiz, makam ve mevkiimiz, sosyal çevre ve statümüz ne kadar dirayetli olursa olsun bir gün tepemize toprak binecek. Bunda hiç kuşku yok. Çünkü önden gönderdiklerimiz bunun kayıtsız şartsız ispatıdır. O halde kendimizi ne şekilde biçimlendireceğiz? Ne ile şekilleneceğiz? ‘Dünyaya bir defa geldik, ömür kısa’ deyip günü gün etme aldanışına mı düşeceğiz? Yoksa bir denge kurup ahireti dünyada kazanmanın sonsuz yolculuğuna mı çıkacağız…

İdeal insan olmanın yolu, Allaha iyi bir kul olmaktan ve insanlığa yararlı işler yaparak fayda sağlamaktan geçmiyor mu? Sağlam bir amentü, ardından güzel bir niyet, inancı besleyen güzel ve hayırlı işlerle zenginleşen bir maneviyat, ne büyük bir nimettir. İçsel derinliğe bezenmiş muhteşem bir ahlak, ideal insan olma yolculuğunun temelini oluşturur. İyilere ne kadar benziyoruz? Duruşumuz ve ahlakımız seçilmiş insanlar olan Peygamberlere ve O’nun yolundan giden salih insanlara ne kadar yakınlık arz ediyor? Yoksa ‘kalbimiz temiz derken’ tezat bir şekilde davranışlarımız kirli olacağı anlamı mı taşımalı? Hayat meselesinin anlaşılması burada gizlidir.

Aksini mi iddia ediyorsunuz? Sizin olsun iddialaştınız her ne varsa! Girdiğiniz haklar, yaptığınız karalamalar, sözünüzde durmamalar, sahte dünyanızda oluşturduğunuz çirkinleşmeler, kararttığınız hakikatler, güven iklimine yel düşürüyor. İnsana olan inancın amentüsünü bozuyor. Viran oluyor gönül sarayımız.  Gül, iğde, sümbül dikip koku yayan dallar bile küsüyor hem bahçıvanına hem de bahçesine. 

İşimiz, irade planından çıkmışta kaderin hükmüne bağlı olarak Allaha kalmış sanki. İnsana düşen bir şeyler olsa da bu sorumlulukta kaçaklar. Ödediğiniz ağır bedellerin karşılığında tek teselliniz ilahi adalete teslimiyetiniz oluyor. İyi ki ahiret var. İyi ki mizan ve terazi var. İyi ki hesaplaşma var. İyi ki cennet, cehennem var! Siz sanıyor musunuz ki; kararttığınız hakikatin, sömürdüğünüz emeğin, girdiğiniz hakların, kullandığınız insanların, yok ettiğiniz temiz duygu, inanç ve güvenin bir karşılığı olmayacak? Hiçbir ihlal kimsenin yanına kâr kalmayacak. Zira ahiret insanın ebedi yurdudur. Allah’ın vaadi ise mutlak bir haktır. Dünya da pek hatırlamak istemesek de Elest Bezmi’nden sonsuzluğa uzanan yolculuğumuza dair bir akitleşmemiz var.

O halde hazır olun, sonsuzluğun sahibinin hazırladığı o büyük randevuya…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER