Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Başkent Postası

ABD’NİN SURİYE TUTARSIZLIĞI

Fırat’ın Doğusu’na müdahale meselesi iki ucu pis değnek halini aldı. Bir yandan sınırımıza sıfır noktada bir terör koridoru oluşturma çalışmalarına karşı sessiz kalmayıp müdahale edilmesi gerekirken diğer yandan olası operasyonda ABD’nin piyonu olan PKK/PYD/YPG terör gruplarını açıktan destekleme ve koruma gerçeği var. Bu sebep ile olası bir operasyon bölgede yerel sorun olmaktan çıkmış, Ortadoğu coğrafyasında ABD-Rusya rekabeti ile ABD’nin İran’a baskıcı tavrı yanı sıra lojistik destek sağladığı PKK uzantısı terör örgütünü kendisinin kara ordusu gibi görüp ona göre imtiyazlar elde etme koşullarını bölgedeki aktörlere dayatması halini almıştır. Bölgede giderek tırmanan ortam Suriye’de yıllardır yaşanan sorunlardan daha farklı bir hal alarak uluslararası bir çatışma ile karşı karşıya gelinebilir. Bir yandan Esat diktatörünün kimyasalda dâhil tüm askeri teknik gücünü halka karşı devreye sokması, diğer yandan muhalefet adına radikal ve çeteci gurupların birbirlerine ve sivil halka karşı uyguladıkları terör, ülkeyi harabeye çevirmiş, toplumun hayatı işkence altında bir zindana dönüştürülmüş ve bu kirli savaşın sonucunda milyonlarca insan Türkiye, Ürdün, Irak, Lübnan gibi ülkelere sığınmak zorunda bırakılmış, kesin resmi ölü sayısı bilinmezse de, beş yüz binden fazla insan öldürülmüş 2 milyona yakın insan yaralanmış, sakat kalmış, bir o kadarında kayıp veya zindanlara doldurulmuş olması ile birlikte en az 8 milyon Suriyelinin ülke içinde evlerinden olduğu, 6-7 milyon kişinin de ülke dışına kaçtığı Suriye’deki bu vahşet, hızından hiçbir şey eksilmeden her gün yüzlerce insanın yaşamına kastederek devam ediyor. Ne yazık ki bu acı, ama gerçek olan trajedi orta doğunun kalbi Suriye’de ve bütün dünyanın gözü önünde cereyan ediyor. Suriye’de insanlık katliamdan geçiriliyor. Kendilerini küresel güç veya demokrasi havarisi olarak gören devletlerin seyirci olmaktan öteye bir şey yapmamaları son derece dikkat çekicidir. Dünya kamuoyunda bu aymazlık ve vurdumduymazlık sürdüğü müddetçe, Suriye çıkmazında görünen o ki, daha çok masum kanı dökülmeye devam edecek! ABD Başkanı Donald Trump’ın 19 Aralık’ta yaptığı “Suriye’den çekiliyoruz” açıklamasında, Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda PKK uzantısı PYD/YPG’nin temizlenmesi için operasyon yapılmasındaki kararlılığı her ne kadar etkili olsa da, yaşanan gelişmelerde görüleceği üzere ABD’nin başında bulunan tacir Donald Trump ile uluslararası ilişkilerde dengeyi yakalamak gerçekten çok zor. Borsa endeksi gibi sürekli değişkenlik gösteren Trump’ın kararlarından dolayı bölgede ki istikrar neredeyse imkânsızlaşıyor. Trump,  Bağdat’ın doğusundaki El Anbar kentinde bulunan ABD askeri üssüne Aralık ayı sonunda Irak yönetimine haber vermeden yaptığı kısa süreli bir ziyarette bulunmuştu. Ziyaret sırasında Amerika’nın Irak’ta askeri varlığının devam edeceğini ve gerekli görüldüğü durumlarda Suriye topraklarında operasyonlara müdahale edileceğini belirtmesi, çekilme süreci ile ilgili yukarıda belirtilen şüphelerin ortadan kalkmasına yardımcı olmuştur. Bu kargaşa ortamında bölgede güçlenen PKK’nın uzantısı PYD/YPG olmuştur. 7-8 Ocak tarihlerinde Ankara’ya gelen Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton başkanlığındaki üst düzey Amerikalı yetkililerin “ABD askerleri Suriye’nin kuzeyindeki Kürtleri korumaya yönelik bir anlaşma olmadan çekilmeyecek” yönündeki sözleri, Türkiye’nin yıllardır ABD ile olan gergin ilişkilerinin daha derinleşmesine yol açmıştır. Türk heyetinin kesin karşı tavırları ile gerçekleşen toplantılarda; çekilme takvimi, ABD’nin kuzey Suriye’de bulunan 16 askeri üssünün geleceği, terör örgütlerine verilen silahların geri alınması gibi konular sorgulanmıştır. ABD’nin, Suriye’nin kuzeyinde PKK’lı teröristleri korumakta kararlı olduğu öteden beri bilinmektedir.  Türkiye’nin de terör örgütlerinin Suriye’nin kuzeyinde kantonlar adı altında özerk bölge kurmalarına kesinlikle izin vermeyeceği öteden beri dile getirilmektedir. Meselenin elbette askeri boyutunun yanında siyasi boyutu da öne çıkmaktadır. Ne Amerika ne de Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde silahlı bir çatışmaya girmek istemezler. Böyle bir çatışmanın ortaya çıkması dünya için felakettir. Bu yüzden çekilme sürecini gerekçe olarak gösteren ABD, Türkiye’nin bölgeye yapacağı silahlı operasyonun bekletilmesini zorlamaktadır. ABD’nin öne sürdüğü ‘Güvenli Bölge’ önerisi, Türkiye’nin PKK/PYD/YPG’ye yönelik operasyonu engellemek olduğu aşikârdır. ABD’nin önerisinin hayata geçmesi, bölgeye kimsenin havadan veya karadan müdahale edememesi anlamına gelir. Irak’ta 1991 yılında 36’ncı paralelin kuzeyi ve 32’nci paralelin güneyinde, sırasıyla ‘Güvenlik Bölgesi’ ve ‘Uçuşa Yasak Bölge’ ilan edilmiş ve PKK terör örgütü bu alanda güçlenmiş ve bir çok terör faaliyetinde bulunmuştu. Dün Irak’ın kuzeyinde görmüş olduğumuz bu senaryo bugün Suriye’nin kuzeyi için devreye sokulmak istenmektedir. ABD’nin şuan ki amacı, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonunu engellemek ve oradaki PKK/PYD/YPG’yi korumak. Önce ‘Güvenli Bölge’, sonrasında da uçuşa yasak bölge ilan ederek, kısa bir süre içerisinde Suriye’de bir PKK devletçiğinin önünü açmaya çalışıyor. Türkiye bunu kabul edemez çünkü Türkiye’nin ‘Güvenlik Bölgesi’ sözünden anladığı TSK unsurlarının bulunduğu bir bölgeyken; ABD buraya PKK/PYD/YPG konuşlandırmak istiyor. Türkiye buna asla izin vermeyecektir. Fırat’ın batısı da, doğusu da Türkiye’nin kırmızı çizgisidir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER