Başşehrimiz Ankara’nın hakkında bilgi veren ilk müellif M.Ö. 3. yüzyılda Karya’nın Afrodisiyas şehrinde yaşamış olup Mısırlı bir rahip ve âlim olan Apolloniyos’dur. Apolloniyos, Karya Tarihi adlı eserinin 17. kitabında, Galatların M.Ö. 278 yılında Anadolu’ya geldikten sonra Pontos Kralları ile birlikte Mısır’a karşı harp ederek, onları mağlup ettiklerini ve bu zaferi müteakip Ankara şehrini kurmuş olduklarını belirtir.
Ankara’nın adı ve kuruluşu hakkında bilgi veren İlk Çağ müelliflerinden ve I. Justiniyan (M.S. 527-565) zamanında yaşamış olan Stefenos Büzantinos coğrafya lügati yazmıştır. Büzantinos, lügatinde, “Aykupa (Anküra=Ankara)” maddesinde özellikle Apolloniyos’a atıfta bulunur.
Stephanos Büzantinos’un lügatinin “Aykupa (Anküra=Ankara)” maddesinde geçen bölümün tercümesi şöyle:
“Ankara; Galatya’nın bir şehridir. Ankara her ikisine (Galatya ve Frügya’ya) ait olduğundan olacak ki, bazıları onu (Ankara’yı) Frügya’nın bir şehri olarak tavsif etmektedirler. Zira o (Ankara) Galatların, Büyük Frügya hududunda bulunan bir şehirdir. Strabon’un 12.ci kitabında bildirdiğine göre, Keltler memleketinden bu bölgelere gelen Galatlar üç kabileye ayrıldıkları gibi, aynı suretle memleketi de üç parçaya böldüler. Fakat Apolloniyos yazmış olduğu Karya tarihinin 17.ci faslında, Galatların hemen gelir gelmez Mitridates ve Ariyobarzanes ile birlikte Ptolemayos’un göndermiş olduğu Mısırlılara karşı harp edip, onları denize kadar sürerek gemilerinin çapalarını zaptetmiş olduklarını bildirmektedir. (Yine Apolloniyos’a göre) Zafer mükâfatı olarak, bir şehir kurmak ve gemi çapasına izafeten bu zehri adlandırmak için kendilerine arazi verilmiştir. Onlar (Galatlar) üç şehir kurmuşlardır; harpte iğtinam edilen gemi çapası (Anküra)na izafeten adlandırdıkları Anküra (Ankara), ikincisi kumandanlarına izafe olarak Pessinus ismini taşımakta ve diğer bir kumandan ismini alan üçüncü şehir Tavia’dır. (Ankara) sakinlerine Anküranos denilmektedir.”
Apolloniyos, eserinde Mısırlılara karşı yapılan muharebe neticesinde, Mısırlıların gemi çapalarının iğtinam olunduğunu (yağmalandığını) ve Galatlara kazandıkları zaferin mükâfatı olarak şehir kurmak için yer verildiğini ve kurulan şehirlerden birine bu harbin zafer nişanesi gemi çapası (anküra) ismine izafeten anküra adı verildiğini belirtiyor. Grekçe aykupa ve Latince ancyra kelimelerinin manası “Gemi çapası, gemi demiri” olup Grekçede anküra, Latincede ankira biçiminde telaffuz edilmekte ve bizim başşehrimiz Ankara, Grekçe metinlerde Aykupa Latince metinlerde Ancyra biçiminde yazılmıştır.
Galatların zaferi ile Anküra arasında bir münasebet kurma gereği duyan Apolloniyos’a bir iç şehrin “gemi çapası” adını alması tuhaf gelmiş olacak ki, Ankara adının ilk orijinal biçimi olan Anküra sözünü ilk kez dile getirmiştir.
M.S. 2. yüzyılın ortasında yaşamış ve Yunanistan hakkında bir seyahat rehberi yazmış olan Pavsaniyas ise eserinde Anadolu tarihi hakkında önemli bilgiler vermiş. Pavsaniyas, eserinde Ankara’nın Gordiyos’un oğlu Midas tarafından kurulmuş olduğunu ve Midas’ın icat etmiş olduğu gemi çapası “Anküra”nın kendi zamanında şehrin Zevs mabedinde mevcut bulunduğunu yazmıştır. Frügler döneminde eski bir ananenin tesirinde kalan halk tarafından gemi çapasına benzeyen bir alet mabede konulmuş ve Midas’ın icat ettiği gemi çapası diye saklanmış. Gemi çapasının M.S. 2’inci yüzyılın ortalarından itibaren şehrin arması olarak sikkeler üzerinde görünmesi, bu ananenin ve inanışın mevcudiyetine bir delildir.
Konuya açıklık getirmek için Früglerin lisanı ile ilgili bilgi verelim. Früglerin lisanı hakkındaki bilgiler çok noksan ve mahdut olmakla beraber, bu lisanın da lndo-German lisan ailesine mensup olduğu kabul edilmekte ve “Aykupa” kelimesinin teşkiline yarayan “Ayk (Ank)” köküne Indo-German etimolojisinde “çengel, kıvrıntı” manası verilmektedir. Ankara’nın Kalesi ile Engürü Suyu’nun teşkil ettiği tabii vaziyet göz önüne alındığında kalenin yanındaki vadinin şekli nedeniyle bölgenin “kayalık vadi, darboğaz” anlamındaki “Ank” veya “Aykoç” kelimeleriyle anılması muhtemeldir. Grekçe “Gemi çapası” demek olan “Anküra” sözü ile “Çengel, kıvrık, ivicaclı” manasında olan “Ank” kelime kökü benzerlik gösterir.
Ankara’nın Frügyalıların bir şehri olduğuna dair gerek bazı müelliflerin yazıları, gerekse Ankara’nın içinde ve çevresinde yapılan kazılarda meydana çıkan eserler, Ankara’nın Frügler zamanında ve Frügler tarafından iskân edilmiş olduğunu açık bir surette ispat ediyor.
M.Ö. 250 ile 300’lü yıllarda biri Makedonya’da diğeri Lüdya-Frügya sınırında ve üçüncüsü başşehrimiz olmak üzere, aynı isimde yani Anküra adında üç yer vardır. Bu yerlerin coğrafi vaziyetlerini Früglerin Avrupa’dan Anadolu’ya göç ederken takip etmiş oldukları umumi istikametle birlikte düşündüğümüzde, sözü geçen mevkilerin hemen hemen göçlerin geçtiği yollar üzerinde bulunduklarını görürüz.
Bu bilgiler ışığında Ankara’nın Früglerden önce, yani Hititler zamanında mevcut olduğunu söyleyebilir miyiz? Hitit İmparatorluğu sahası içinde bulunan Ankara’nın Hititler tarafından kurulmuş ve bunun neticesi olarak adının da Hititçe olması gerekmez mi? Ne yazık ki, Hitit metinlerinin hiçbir yerinde Ankara’nın adı geçmemekle beraber, şimdiye kadar şehir ve dolayında yapılan kazılarda, Hitit devrine ait herhangi arkeolojik bir eser de bulunmuş değildir. Şu hâlde Ankara’nın -hiç değilse kalesinin- Hititler zamanında meskûn olduğunu kanaatine varılmış olsa da, gerek yazılmış kaynaklara gerekse arkeolojik buluntulara göre, şehrin kuruluşu hakkında açık bir hüküm vermek mümkün değildir. Bu duruma göre, Ankara’nın adını ve kuruluşunu Hititlerden daha önceki zamanlara götürmek gerekiyor.
Ankara, kalesinin adıyla anılan şehirlerimizdendir. Ankara Kalesi, tarihi dönemler içinde Ankyra, Ankura, Ankuria, Angur, Engürlü, Engürüye, Angare, Angera, Ancora, Ancora ve Ankara isimleriyle anılmış.
Seyyah-ı lem Evliya Çelebi, Ankara Kalesi’ni şöyle anlatır:
“İlk yapıcısı Rum kayseridir. Nice padişahtan padişaha intikal etmiştir. Sonunda …. Tarihinde Kütahya padişahlarından Germiyanoğullarından Yakup Şah ile veziri Hezar Dnar fethidir ki ilk defa İslam eline onlar ilave etmiştir. Bundan sonra …… tarihinde Osmanoğullarından Sultan ….. Gazi fethidir.
Moğol dilinde Enagra Kalesi derler. Ana Nemse dilinde Osmanoğlu bu kaleye malik olduğundan Engüriyepol ve Kostantinopol derler. Tatar dilinde Kirmen Angar derler. Türkler de Engürü, Ankırı, İnkırı, Aydınkırı, Unkuru, Enguru derler. Daha nice çeşit isimle söylenir bir kaledir. Ama padişah defterhanesinde ismi Ankara’dır. Bir katmerli beyaz gül yaprağı gibi kat kat sur, fethedilmesi zor, hendekli bir hisardır ki hakkında şairler şehrengizlerinde övmüşlerdir. Beyt:
Ra’eynâ kalete’d-dünyâ cemî’an
Ve lâkin mâ ra’eynâ misle hâzâ
“Dünya kalesinin tamamını gördük fakat böyle bir şey görmedik”
YORUMLAR