Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Davut Zat

Batı Batı Derken…

Batı Batı Derken…

Her gün ve gece Allah’ın yarattığı zaman takviminin ölçütlerinden biri. Onlara değer atfetmek hakkı da hiç kuşkusuz onu yaratana aittir. Küçük ölçekte ise bizim için manidar olan tarihler elbette vardır. Lakin inanç, kültür, maneviyat ve ahlak itibariyle hiç de bize ait olmayan günleri değerli görüp, mazimizle ve değerlerimizle örtüşmeyecek biçimde kutlamamlar yapmak haçlı batı karşısında bir hezimet olsa gerektir. Zira caminin hükümleriyle kilisenin hükümleri aynı değildir. Yılbaşı kutlamakta ne var diyenlerimizin olacağını şimdiden duyuyor gibiyim. Ben de soruyorum, içki içmek özellikle de hindi yemek, çam devirmek, Hıristiyan figürleri ve süsleriyle etrafı aydınlatmak ve bu geceye özel hediyeleşmeler yapmak hangi geleneğin ve inancın ürünüdür? Aslını araştıranlar görecektir ki Hıristiyanlıkla da ilgisi olmayan uyduruk bir inanış biçimi değil midir iskambil papazının hediye getireceğini beklemek…

Pazarlama dâhilerinin kazanç kapısı olarak toplumlara hediye(!)ettiği bir gecedir yılbaşı. Zira hindi eti yemek için yada sevdiklerimize hediye almak için yeni bir takvim yılını beklemeye gerek var mıdır? Oysa hepimizin zamanı kendimize özel değil midir? İlle de bir şey yapmak istiyorsak elimizden giden bir yılın muhasebesini yapalım. Ölüme bir yıl daha yaklaştığımızın, zamanın biraz daha daraldığının tefekkürüyle bilinçlenelim. Yoksa hiçbir şeyimiz olmayan bir kutlamanın içinde kendimizi bulmak ve kişiyi münevver yapmaz. Tıpkı cümle içine serpiştirdiğimiz ingilizce kelimelerin bizi dil bilen ya da modern görünümlü yapmayacağı gibi. Hem zaten bizim kendimize övgü kutlanılası nice gün ve gecelerimiz vardır. Takvim yaprağının her gününe neredeyse bir kutlama, bazı günlere de birden çok kutlama günü düşüyor. Hem de bize ait olan, yerli, milli ve öz değerlerimizi yansıtan kıymetleriyle. Milli ve dini bayramlardan tutun kutsal gün ve gecelere hatta kendi özel günlerimize ait…

Kulama yapmanın adı hiç şımarıkla eş değer olabilir mi? Düşünelim o gece ülkeler arası geziye çıkıp kumar oynayanları, ayakta duramayacak kadar sarhoş olup olay çıkartanları ve daha nicelerini… Biraz haya biraz efendilik gerekmez mi? Avrupalı pirlerimiz böyle istiyor diye ceddimizi ıstırap içine, neslimizi de köksüzlüğe mahkûm etmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Unutmayalım ki, misyoner bir kılıklının çocuklarımıza sırtında torbası ile hediye getireceği yalanıyla uyutmak çok tehlikelidir. Onların umutlarını da yok etmiş oluyoruz. Yalanlarımızla zehirleriz. Onlar hayali de olsalar boş gelmezler doğru. Ancak giderken de boş gitmezler! İlle de batılılaşmak istiyorsak bu serüvenimizi onların sefih hayatlarına benzeyerek değil, onların bilim de teknikte, sağlıkta, sanayi de askeriyede ve şehirleşmede bizden üstün yönlerini örnek alarak yapmalıyız. Çalışkanlıklarının ve sistemsel sonuçlar elde etmelerinin takipçisi olmalıyız. İlle de bir şey kutlanacaksa; Mekke’nin fetih yıl dönümüdür, birçok büyüğün doğumu ve vefat günüdür. Bireysel ve özelde yeni bir başlangıç yapma fırsatıdır. Geçen zamana dövünme gelecek zamanın halen elimizde olmasına övünme vaktidir. Sözden öze geçebilmenin, söylemden eyleme dönüşebilmenin, temenniden aksiyona bir hayat tarzı benimsemenin fırsatı olabilir yeni yıl. Geçen yıldan kendimize bir hedef koymuş muyduk mesela? O hedeflerimize varabildik mi? Yeni yılda yeni hedeflerimiz nelerdir, gerçekleşme şansı var mıdır? Rüya ve hülyalarla yaşayıp kendimizi gerçekler karşısında uyutma hayalciliğiyle mi vakit tüketiyoruz. Kendimiz, memleketimiz ya da bulunduğumuz konum ve yerde ne kadar üretken ve insanlığa faydalıyız? Zannımca bunların sorgulanması için bir fırsattır yeni yıl…

Ben söylüyorum diye eleştirilerime kızanlarınız olabilir. En iyisi büyüklerimizle,hatta Bayrak Şairi Arif Nihat ASYA ‘nın sözleriyle final yapalım ne dersiniz? Hem 5 Ocak da yazılmıştır bayrak şiiri hem de 5 Ocak’ta vefat etmiştir kendisi. Bu vesileyle kendisini de rahmet ve minnetle yad edelim. Ne diyordu?

“Bize bir nazar oldu, Cumamız Pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu

Ne şöhretten hastayız ne de candan hastayız
Ne ruhça ne vücutça ne de kandan hastayız
Avrupa’ya bir değil iki pencere açtık
Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz”

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER