Sürekli konuşarak enerjimizi boşa harcıyoruz. İnsan konuşmayı bildiği gibi susmayı da bilmelidir. Susmak sessizliğin sesini dinlemek. Bizde var olan güçlü potansiyellerimizi keşfetmemizi sağlar. En derin sessizlikte derin keşifler ortaya çıkar. Kişi bunun farkına varmalıdır. Sessizlik eşsiz bir yolculuktur. Gerçek yaşam sessizliğin içinde gerçekleşir. Sessizlik öze merkezlenmek gürültü ise egoya merkezlenmek demektir, kişi ya sessizliğin tadını çıkararak özünü keşfeder gerçek yuvasına döner. Yada Egonun gürültüsün de kendini kandırarak yaşamaya devam eder. Umarım herkes sessizliğin keşfini yaşar gerçek evine döner.
Dünya Değişim Akademisi Uzmanları da bize bu konu ile ilgili etkili bilgiler veriyor.
“Dil bilinci köreltir ve bireyseli toplumsalın kölesi yapar. Konuşmalar tekrarlamalardan ibarettir. O yüzden çok konuşan insanlar sıkıcıdır ve kendileri de sıkıntı içindedir. Oysa varoluş tekrarlardan ibaret değil, her an yenidir. Her çiçek eşsiz bir fenomendir. Geçmişte onun tıpatıp aynısı hiç olmamıştır ve gelecekte de var olmayacaktır. Fakat insan bu fenomene çiçek dediğinde yepyeni olan bir şeyi eskitmiş olur, çünkü “çiçek” kelimesi hep vardır ve çok eskidir. Yepyeni bir fenomen için epeski bir kelime kullanılınca yeni olan eski tarafından öldürülmüş olur. Varoluş asla eskimez, dil ise eskimeye devam eder. Aslında dil insanı varoluştan yok oluşa sürükler ve eninde sonunda öldürür. Dil kullanan insan yaşamdan uzaklaşır ve ölümden korkar çünkü ölüme doğru ilerler. Sürekli konuşan insanın bilinci körelir ve kişi yaşayan ölüye dönüşür. Sürekli dil kullanan bilgin ölüdür, oysa kelimelere önem vermeyen bilge daima canlıdır. Genelde insanlar kelime ormanının içinde bulunur ve buna yaşam der ama aslında yaşamaz, sadece bildiği kelimeleri tekrarlar. O zaman hayatın sonunda kişinin aklında ve elinde kelimelerden başka hiçbir şey kalmaz.”
YORUMLAR