Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Davut Zat

Tüketim İnsanlığı

Bilim ve tekniğin gelişimi, medya alanında ve iletişimdeki yenilikler, tanıtımı da yaygınlaştırdı. 

İnsanlar reklamların etkisiyle tüketime özendirildi.

Doyuma katkı sağlandığı düşünülen alış-verişler, gereğinden fazla yapılır oldu.

Kapitalist dünya maalesef hedonist insanlarını da yetiştirdi.

Gündelik hayatta ihtiyacın ötesinde bir tüketim gerçekleşmiyor mu, hiç de zaruret olmadığı hallerde bile?

Eskiden hayatın devamı için yapılan zorunlu tüketim, yerini zevkçi bir tüketime bıraktı.

Neden yiyorsun sorusuna dahi; “yemeyi seviyorum ya da zevk için yiyorum” denilebiliyor.

Neden enva-i çeşit giyiyorsun; “giyim zevkim böyle olduğu için, ancak çılgınca alış veriş yaptığımda mutlu olabiliyorum” cevabını alıyorsunuz.

Seyahat zevk için, içecek zevk için, her türlü tüketim zevk için…

Seri üretim ve fabrikasyonun piyasalara getirdiği yenilik ve ürün çeşitliliğine iktisadi sistemin acımasız rekabeti de eklenince; minimize edilmiş ürün fiyatları, tüketimi de daha kolay hale getirmiş oldu.

Anlık gerçekleşen tüketimler, kullanıp atılan ürün yelpazesini beraberinde getirdi.

Böylesi bir tüketimin hayatı kolaylaştırmakta olduğu görülürken, çevreyi ve insan ilişkilerini de dejenere ettiğine üzülerek şahit olduk.

Bu sınırsız tüketim, haz odaklı merkezlerden yönetilince kıyasıya bir tüketim yarışının içinde bulmadık mı kendimizi de? 

Çin, Rus ve Japon piyasasının pazarlarımızı istilası ile sonuçlanan plastik, madeni vb. ürünlerin her eve kolaylıkla ulaşmış olması, ticareti ve tüketiciyi de plastikleştirmedi mi?

Kalitenin yerlerde süründüğü bu mallarda ucuz maliyet, alım kolaylığı bir avantaj gibi göründü.

Herkes her şeye serbestçe ulaşabiliyor oldu.

Çeşitlilik kaliteyi düşürdüğü gibi bu çok boyutlu tüketim isteği, insanları eskisinden daha çok çalışmaya itti.

Sekiz saatlik çalışma dilimi oniki hatta onbeş saate kadar yükseldi!

Üretmeden tüketen nesillerin tüketim çılgınlığı, hem ekonomiyi hem de sosyal hayatı dumura uğrattı…

Her geçen gün insanların maddi anlamda batağa gittiği, iflasların yaşandığı, kredi kartlarının ödenmediği ve icraların kapıya dayandığına üzülerek şahit oluyoruz.

Bu çılgınca üretemediğini tüketme isteği, insanoğlunun açıkları kapatabilmek adına zamanından, canından parasından, sosyalitesinden, kültüründen, inancından, ahlakından ve duygularından ödün vermesine de sebep oldu.

Maalesef böylesine tüketen insan, tüketirken kendisinin de tükendiğinin farkında olamadı!

İhtiyacın ötesindeki zevkçil tüketim, insan ve sosyal hayat üzerinde nasıl da bir tahribat yaptı?

Manevi ve duygusal değerler yerini madde ile değiş tokuşa nasıl da bıraktı, görebiliyor muyuz?

Tüketici insan, daha neleri tüketmedi ki?

Evlenen çiftlerin eş adaylarında aradığı kriterler değişti.

Nasrettin hocanın kürkü, daha çok itibar görmeye başladı.

İnsanların sıcak iletişimleri, yerini anlık diyaloglara bıraktı.

Davranışlar samimiyetten uzaklaşırken şekilcilik tavan yaptı…

Evet, tükenen sadece maddi şeyler olmadı!

İnsan tükeniyor, çevre tükeniyor, doğa ihtiyarlıyor!

Ahlak kayboluyor, değerler aşınıyor, güven kayboluyor. 

Tükeniyor ve maalesef tüketiyoruz…

İnsanlığımızı tüketmemek, böylesine bir tüketimin esiri olmamak, maddi ve manevi israftan kaçınarak değer aşınmasına uğramamayı temenni ediyorum. 

Ne yaptığının ve nereye gittiğinin bilincinde fert ve toplumlardan olabilmek dileğiyle…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER