Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
ALİ ONUR ŞAHİNOĞLU

İNSAN KUŞATMA ALTINDA

Adamın biri Dante’ye, en güzel yiyeceğin ne olduğunu sormuş. Şair de “Yumurta,” cevabını vermiş. Yıllar sonra tekrar karşılaşmışlar. Adam durduk yere, “Neyle” diye sorunca, Dante duraksamadan “Tuzla,” demiş.

Bazı insanların hafızası kuvvetlidir. Bazıları için de teknolojinin durmadan artırdığı “saklama” kapasitesi var. Her hâlükârda, bana nerede kaldığımızı hatırlamak kalıyor: Ukrayna. O bölgede savaş hala devam ediyor. Dünya üzerinde yeni cepheler açıldı. Tarafların üslupları giderek sertleşiyor. Bu hengâmede bazı küresel oyuncular, potansiyel rakipleriyle anlaşma yoluna giderek akıllıca bir hamle yapıyor. Hamlesini yapan, saatin kafasına basıp notunu alıyor, rakibini beklemeye başlıyor.

Son yazımı kaleme aldığım tarihte, Ukrayna, hala süren NATO desteğini de arkasına alarak bazı ilerlemeler kaydetmişti. Ancak Rusya, içindeki ikilikleri ortadan kaldırıp (ya da dünyaya böyle bir algı verip) son dönemde askeri bazı kazanımlar elde etti. Tabi biraz da dikkatin başka bölgelere kayması ellerini güçlendirdi. Bir Rus atasözü varmış: Talihli olanların horozları bile yumurtlamaya başlar.

Kuzeyimizde bunlar olurken, güneyimizde başka bir savaş patlak verdi. Bunları yazarken Güney Amerika karıştı. Bu bölge karışırken Çin’in dördüncü nesil nükleer santrali tam kapasiteyle çalışmaya başladı. Afrika’da Fransız hegemonyası bitiyor, Fransızca bile resmi dil olmaktan çıkıyor. Balkanlarda yüz ölçümü küçük ülkeler, ülkeden sayılmıyor. Bu ülkelerin komşuları ellerinde silah, iştahla sınırda hazır bekliyor. Kuzey Kore, Japonya’ya ve Güney Kore’ye her gün bileniyor. Güney Kore katı yakıtlı uzay roketini test ederek kabiliyetini artırıyor. Sınırlarımızın hemen ötesinde müthiş bir silahlanma var. Biz, radarda kuş kadar gözükecek 21 metrelik KAAN yetişene kadar kaleyi koruyacak alternatif unsurlar arıyoruz.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken, herkes dünyayı büyük bir savaşın beklediğini düşünüyor.

Dikkat edin. Rusya da NATO da Ukrayna’da karşı karşıya olduğunu biliyor. Aynı durum Gazze için de geçerli. Afrika’da Fransa, Çin ve Rusya ile karşı karşıya olduğunu biliyor. Pasifikte Çin ve ABD karşı karşıya olduğunu biliyor. Herkesin gözü rakibinin gözünde. Tam bir Meksika açmazı. Herkes gerginliğin ve gidişatın farkında. Ama yine bu “herkes”, savaşı kendi ülkesinden uzakta (ve ne hikmetse hep Türkiye’nin çevresinde) yaşıyor. Belki bu durum, ülkelerin kendi halklarından çekinmesi nedeniyledir. Neticede iletişim olanaklarının artması savaşları durdurabilecek tek güç olan halkların bilinçlenmesini sağlamıyor mu?

Gidişatın nereye evrileceğini hep birlikte göreceğiz. Görüyoruz da. Televizyonda bir sinema filmi izler gibi tarafların birbirini katledişini izliyoruz. Kimsenin şaşırdığı falan yok. Ta ki kendi kapısına gelene kadar. Aliya İzzetbegoviç, “Doğu ve Batı Arasında İslam” adlı kitabında farklı anlamlar barındıran “biz insanız” (eksiğiz sonuçta hata yaparız) ile “insan olalım” (insan olmanın gerektirdiği şekilde davranalım) ifadelerinin aynı canlıyı, insanı işaret ettiğini belirtiyor.

Giderek savaş, savaş olmaktan çıkıyor. Geriye, hem askeri personel hem sivil halk açısından insan haklarının ihlali ve vahşet kalıyor. Yaralı askerlerin üzerine el bombası bırakılıyor. Sivillerin sığındığı binalar bombalanıyor. Gazze’de oyun oynaması gereken çocuklar kıyıma uğruyor. Doğu Türkistan halkı, mahiyetini tam olarak bilmediğimiz bir abluka altında. Bazı “insan”lar bu duruma güçleri yettiğince çare olurken, bazıları da alıştıkları uykudan uyanmak istemiyor.

Duman çıkana kadar fark etmediğimiz yangınlar, feryat edene kadar duymadığımız insanlar.

Evet, “insan” kuşatma altında. Bir Youtube kanalındaki söyleşide belirttiğim gibi hepimizin gözünün önünde bir gösterge var. Bir tarafı insan olmaya varıyor, öteki tarafı insan olmamaya. Biz, mazlumları gördüğümüz, gördüğümüzü söylediğimiz her an, ibre, hem bizim için hem onlar için insan olmak tarafına biraz daha kayıyor.

*

Bundan sonra yazılarımın bir bölümünü edebiyata ayıracağım. Kendimden başlayacağım; vakit kalırsa çemberi genişleteceğim. İyi ya da kötü yargılarından uzak, kendi fikirlerimi paylaşacağım.

Kendimden başlayacağım dedim, ilk kitabım Sen Saklandın Gece Buldu için bazı söyleşiler yapmıştık. Edebi birer ürün olarak baktığımda bazılarının kalacağını, bazılarının kalmayacağını düşünüyorum. Bu söyleşilerden birinde geçen bir ifade var: Helvacı, helvaya ne zaman su katacağını bilir. Belirtmem gerekti, bu sanılanın aksine atasözü değil. Ahmed Amiş Efendi’nin bir sözüdür. Onun bir sözünü daha aktarıp gönlünü alalım:

“Oğlum, hüner ikiyi bir etmektir.”

Şimdi diyeceksiniz ölmüş birinin gönlünü almak ne demek. Ona da yine başka bir mutasavvıf, Op. Dr. Münir Derman’ın sözüyle cevap vereyim.

“…sen bütün şüunu 300 sahifelik fizik, 400 sahifelik kimya, 70 sahifelik mantık kitabının içinde mi zannediyorsun?”

Söyleşiydi, ilk eserdi derken şiir kitabım da çıktı: Seslerini Arayan Ölüler. Bütün bu süreçte bir şeyin farkına vardım. Farklı yetkinlik seviyesindeki okur için bazen yazılarıma katmanlar katıyorum. Yalnız onların bulabileceği izler. Fark ediliyor bunlar. Bu durum, farklı bir dilde, harfi kelimesi olmayan bir dilde biriyle anlaşmanın verdiği huzuru veriyor insana. Evet, böyle bir huzur vardır: konuşmadan anlaşabilmek.

Kendimden başlayacağım dedim demesine ama, geçen bir cümle dikkatimi çekti: “Binlerce kilometrelik yol, tek bir adımla başlar.” Binlerce kilometrelik yol, ne uzalır ne kısalır. Tek bir adımla başlayan, binlerce kilometrelik yolculuktur. Ben bu kullanımı tercih ederdim.

*

Herkes bir başkası olmaya çalışıyor. Kendi olmak isteyen ne kadar az. Kendi olmak ibadete yakındır hâlbuki. Büyük laflar söyleyen nice insandan nefis kokusu geliyor. Bazen bunu kendileri de bilmiyorlar. Aynı yalanı kendi kendilerine o kadar çok tekrarlamışlar ki o yalana inanmışlar sonuçta. İnsan, kendine karşı dürüst olmadan uyanamaz. Rüyada mı kalmak istersin uyanmak mı? İşte bütün mesele bu.

*

Yeni kitabım demişken… Söyleşiyi ve tanıtım haberini okumak isterseniz diye bağlantılarını veriyorum. Yorumlarınızı beklerim.

ALİ ONUR ŞAHİNOĞLU İLE SESLERİNİ ARAYAN ÖLÜLER ADLI ŞİİR KİTABI ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Ali Onur Şahinoğlu’nun şiir kitabı “Seslerini Arayan Ölüler” yayımlandı

Uzun bir yazı oldu. Aradan geçen zamana verin. Herkese güzel bir hafta dilerim.

#Ukrayna #Gazze #Doğu Türkistan #NATO #Türkiye #Ortadoğu #Şiir #Edebiyat #Gündem #Savunma Sanayi #savaş #Ali Onur Şahinoğlu #Seslerini arayan ölüler #Sen saklandın gece buldu

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER