Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Tribünlere oynamak…

En basit şekilde, “popülizmin futbol lisánındaki karşılığı, târifi” olarak verebiliriz «tribünlere oynamak» ibâresinin izahını.

Popülizm ise, edebiyatta, Fransa’da (XX. Yüzyılda) ortaya çıkan, halkın hissiyatına uygun tarzdaki edebî cereyan, akım. İcracısına da popülist deniliyor. Zamanla edebiyat dışında da kullanıldı bu tâbir.

Misâller saymakla bitmez. Şarkıcılarla başlayım: Yaşlandıkları ve/veya nevzuhur müzik moda olduğu için bu fosiller, popüler kalma adına hiç icabetmeyen yerlerde «Atatürk» diyor, ya da Fenerbahçe, Galatasaray geyikleri yapıyorlar, bunların işe yarayacağı, şöhretlerinin devam edeceği zehabına kapılıyorlardı. Laf aramızda haklı çıktıkları da oluyordu…

Bir aşçı (şef) birden meşhur oluyordu. Belki sahasında iyiydi ama ismini meslekdaşları dışında kimsecikler bilmiyordu. Nasıl meşhur oldu bu şef? Adam yemeğe tuz dökerken acaib el kol şekilleri yaparak işi şova dönüştürmüş, medya da meşhur etmişti…

Kalabalıkların, hitap edilen kitlenin his ve düşüncelerini okşayan ya da bahsekonu ünlü şef gibi dikkat çekmeyi başaran tutum ve davranışların tamamına teşmil edilen popülizm günümüzde başta politikacılar olmak üzere, futbol, tiyatro, haber programlarındaki yorumlar, hattâ din adamlarının vaaz programlarına kadar hemen her sahada boy gösterdi!.

Yàni muhterem okurlarım, günümüzde (sözde) din adamlarına kadar tribünlere oynamayan neredeyse kalmadı!.

Hal böyle olunca bize hitap eden nasihatçilerin, bilge tavırlarla program yapanların, haber yorumcularının hangisi sahasında liyakat sahibi hangisi değil tefrik hayli müşkil bir vaziyet aldı.

Kitlenin sevgi yahut sempatisini kazanmak, Allah rızasını talepden öne geçtiği içindir ki yüzbinlerce nasihatçinin sözü küçük bir tesir dahi hasıl edemiyor.

Şova dönüşen nasihatler, videolar yahut tv programlarıyla Batı âleminden ithal «talk show» türü işlerle iştigal, dinin istismarından başka bir şey yahut halt yemek değildi.

Netekim böylelerinin artışıyla işin cılkı da çıkınca Allah’ın mekri gecikmedi[1] ve ne mal oldukları tek tek ortaya dökülmeye başladı.

Seyircilerinin ve hitap ettikleri kitlenin coşması egolarının büyümesine yol açmış ve bilinçaltlarında “nasılsa öksürsem kerâmet sayılıyor”  düşüncesi yer etmişti. Bu yüzden gafil avlandılar!

İnşá’allah gıybet olmayacaktır, bunlardan birinin hikâyesini anlatacağım:

Bozuk, Şiâ yahut tamamen zındıka olabileceği yetkili isimlerce söylenen bir kadın zuhur etti geçtiğimiz hafta.

Gûya çarşaflıydı ama ne çarşaf… Sıkma baş altına tayt giyenler kadar dikkat çekici bir seksapaliteye sahipti.

Akaidî açıdan da zirve yanlışlarla dolu konuşması esnasında; cilveli halleri, aşırı serbestliği, ellerini kollarını usta rakkaselerden etkili oynatmasıyla tuz döken şef Nusret halt etmişti yanında.

Haberdar edenler, kadının din adına zerre miskal akıl ve bilgi sahibi bir Müslümanın asla kabul edemeyeceği türden bir sürü sapık fikirlerini kitle hipnozu tekniği ile muhataplarına aktardığını söylemişlerdi.

Haliyle merak ettim. Bir iki videosunu izledim, hipnozun sırrını buldum!. Yukarıda saydığım cilveler ve ağzını burnunu bükerek, arada susup mal gibi on saniye, yirmi saniye ekrana sâbit bir şekilde bakıyor, taḥrіkāt ve bilahare tahribat da böylece tamamlanıyordu.

Ekran şöhretini trübinlere oynayarak kazanmış biri[2] bu karıyı programına çıkarmış. Mekr-i ilâhî rezil etti tabiî. Cüppeli Ahmet’ten nice şöhretli hocaya kadar sopa yemediği adam kalmadı. Sosyal medyada da canına okudular.

Hiç hazzetmiyordum bu türlerden. En sevmediğim mekânlardan biri de tribünlerdir zaten. Futbolu günahım kadar sevmem. 17.03.2022

——————————————-
[1] Mekr-i ilâhî, Allahü teâlânın mekr (hile, sahtekârlık) yapanların bu kötü işlerini kendilerine çevirmesi, kurulan tuzakları bozması, mekrlerine karşı, bunları cezalandırmasıdır. Kur’ân’da birçok àyette geçer.
[2] FETÖ ile Türkiye’nin ne mal olduğunu öğrendiği keppaze, ağlamaklı Fetulla da böyle kazanmıştı şöhretini. “Hz. Ömer devlet mumunu söndürüyor maaşıyla aldığı mumu yakıyor” zır zır zır…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER