Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Amiral battı…

Hayır o, vakit geçirmek için oynanan ve on kareye; biri amiral gemisi on gemi yerleştirip bunların yerlerini tahmin esasına dayalı oyundan değil…

Bir Türkiye klasiğinden, daha doğrusu örfî kalıntıdan bahsedeceğiz bu yazımızda. Nedir? Salakça bir «mütekaid amiraller» muhtırasıdır.

Yahu bu devirde muhtıra mı kaldı? Kalmadı elbet, işte o yüzden biz de «salak mütekaidln» diyoruz ya. Bazıları  kibarca bildiri, hattâ hoşnut olan bazıları da açıklama diyor, lâkin salakça da olsa bu bir muhtıradır.

Zira bu beyni dumur mütekaidlerin kaleminden dökülenler, yaşları kadar zamandan beri, şuuraltlarına işlemiş klasik vesayet tortusudur!. Yàni öyle mâsum bir açıklama değil.

Pekâlâ amiral salak olur mu? “Adam askerî okullardan sonra bir de kurmay akademisi tahsili almış, generallik (denizcilerde amiralllik) mertebesine gelmiş, salak olamaz” diyeceksiniz. Lâkin yanlıştır bu fikir…

Zira herzaman yazdık, akıl başka zekâ başka bir cevherdir. Hele akl-ı selîm bambaşka. Ve bunların bir insanda cem olması ancak iyi bir mantık tahsiliyle ve illâ (ancak) nasibi varsa bir araya gelebiliyor.

Dünkü yazımı, “..askerlerin «ahkâm kesmek» huyu da vardı bu ülkede. Şükür ki, giderek mazi oluyor o işler. Keyfe má yeşâ ahkâm kesenler darbeleriyle mazide kaldı. Hortlatılamazlar..” diye bitirmiştim tevafuken.

Yoksa şu bildiri yahut bizim tâbirle muhtıra denilen mütekāidin amirallerin yediği halttan haberim bile yoktu.

Hükûmetin tepkisi bizim gibi “103 salak mütekāid amiralin yediği halt” gibi değil, elbette kendilerine yakışan bir devlet üslûbuyla fakat yine de okkalı cevaplar verdi:

Doğrudur, “bu millet 15 Temmuz’da darbe heveslilerini nasıl tepelediğini dosta düşmana gösterdi.” Lâkin dedik ya bunlar beyinleri dumura uğramış mütekàidîn.

Ve “oturun oturduğunuz yerde, haddinizi bilin!” demekle de bunların beyin hücreleri canlanmaz, şuur sahibi olmazlar. Amiral batmış, oyun bitmiş, neyi bilecekler bu saatten sonra? Cüppeli Amiral demiş, birilerinin sözcüsü, bunlar durur mu? Hem Nasreddin Hoca misâli değil mi, “ya tutarsa”.

(İkinci yazı) Tefecilik gencecik çocuklara kadar indi…

Tefecilik anormal faizle para vermek domuzluğu. Lâkin elbette fahiş bir faizle de olsa önüne gelene para vermiyorlar. Araştırıyor, ödeyemezse ipotek koyabileceği neleri var bakıyorlar. Sonra sıra muhtacın vampir gibi kanını emmeye geliyor. Paranın faizini de işin başında alıyorlar.

Bunlar bilinenler. Bilinmeyen ise, bunların (şu korona pandemisi günlerinde artık iyice bunalan) gençlere de musallat oluşu.

Z kuşağı dahil gençler hap, uyuşturucu gibi şeylere meylettiriliyor sonra bunları satın alabilmek için çok para lazım olduğundan, yàni baba harçlığından fazlasına ihtiyaç duyulduğundan, tefeci ağına düşürüyorlar.

Tefeci borç verdiği öğrenci ya da toy tosuncuk gencin gayrımenkulü olmadığı için ve öyle milyonlar da istemediği için elinde artık ne varsa, meselâ motorsikletini, bisikletini hattâ laptop bilgisayarını alıyor.

Tefeciler yüzünden yetişkinler kadar olmasa da intihar eden hayli genç de varmış. Yine de bu üzücü hadiselerin asıl sebebini kimsecikler merak etmiyor, çaresini bulma gayretine girmiyorlar.

Hem cesaretleri yok, hem iz’ân ve irfanları kıt. Yazamıyorlar. Malûm tefeciler (bilâistisnâ) tekinsiz, mafyatik adamlar. Haramizadeler misâli silahsız gezmezler, çeteleri vardır. Ayrıca bunları yazması gerekenler durumdan muzdarip değiller. Yàni halkın dertleri umurlarında değil.

Hadise kısaca şöyle: tefeciler para veriyor değil mi? Pekâlâ para niçin isteniyor? Be adam bunu bilemeyecek ne var, kişinin ihtiyacı var!. Tamam şimdi burada durun… İhtiyaç nedir? Zurnanın zırt dediği yer burası… Burayı doğru cevaplayamazsanız gerisi hikâyedir.

Kapitalizm’de ihtiyaçlar sınırsızdır. Öyle ki kapitalin (paranın, malın) sahibi insanları kaz gibi yolsun, inek gibi sağsın. Oysa İslâm ahlâk ikliminde ihtiyaç sınırlı, hem de fevkalâde sınırlıdır.

Helâl kazanç esastır ve kazancın ihtiyacından fazlaysa karz-ı hasen yaparsın. Yàni kulun ihtiyacını görmek suretiyle Allah’a borç verirsin. Faizin en küçük miktarı da olsa haram (yasak). Bu durumda tefeci de kerhaneci gibi def olur gider İslâm mahallesinden. 04.04.2021

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER