Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Andımız ucubesi ve Danıştay…

Türkiye’nin garip mi garip, acaib mi acaib işlerinden biri de bu «tay tay» kurumlarıdır. Hem de «adalet» gibi fevkalâde mühim bir sahada…

Kemalist ucube ideolojisinin resmî ideoloji yapılmasıyla T.C bozuk düzenin acılarını çekmeye başlıyordu. Artık yeni nesillere (çeşitli gömlekler) giydirilerek «Kemalist Faşizm» dayatılmak isteniyordu.

İşte «tay tay»lar da bu sebeple yàni «Kemalist Faşizm»e bekçilik için kurdurulmuştu. Siz onların tarihçelerinde tá Göktürk’lere kadar giderek bir «üst denetim»in lüzumuna dair zevzekliklerine aldanmayın!. Evet «üst denetim» vardı lâkin millete rağmen değerlerimizi ezmek için değildi…

Hani soruyorsunuz ya “«andımız»ın Danıştay ucubesiyle ne alâkası var da CHP, ‘Danıştay’a götüreceğiz’ falan diyor?” diye…

Yıllar önce Sabah yazarı Engin Ardıç beyefendi de bu suale cevap aramıştı. Hem de neredeyse bizim yazısını henüz görmemişken yazdığımız dünkü köşemizin tıpkısının aynısı bir telakkîyle..

Engin Ardıç beyefendi bizim dünkü yazımızı görmüş müdür bilemem. Lâkin görmüş ise sûizan yapmayım ama, belki de “herif bizim yazıyı evirmiş, çevirmiş ve fakat bal gibi de intihal yapmış” diyebilir.

Zátıâlilerini şerefimle temin ederim ki, bu sabah gördüm “Türk doğru ve çalışkan da Kürt eğri ve tembel mi?” başlıklı ve 03 Nisan 2011 tarihli yazısını. Yàni bir kelimelik olsun iktibas da, intihal de yapmadım.

Okurlarım bilir. Bir kelimeyle olsun alıntı (iktibas) yapsam kaynağı mutlaka veririm. Zira kaynağı verilmeyen iktibas ve fikir hırsızlığı mánâsındaki intihaller de, (bizden kopya çeken) bazılarının hiç kafa yormadığı mutlak bir «kul hakkı»dır.

Bu sabah Engin beyefendinin  o eski (fakat eskimemiş) makalesini okuduğumda, ne yalan söyleyim koltuklarım kabarmadı değil…

Yazılarını takip ettiğim, müstefid olduğum ve genel olarak beğendiğim Engin Bey ile benzer bir telâkkîde olmak gurur vericiydi.

Bu uzun girizgâhın ardından ne gelecek diye merak ettiğinizi tahmin edebiliyorum. O yüzden uzatmadan söyleyim. Engin Ardıç beyle tevafuken buluşan telakkîmizin mihveri «andımız» ve bilhassa Danıştay…

Önce birkaç iktibas yapayım: “Doğru dürüst bir ülkede, hap kadar çocuklara her sabah yemin ettirilmez, marş söyletilmez. Doğru dürüst bir ülkede “Fransız’ım, doğruyum, çalışkanım” diye böbürlenme olmaz.

Kendisine böyle bir şey dayatılmaz. “Her Türk doğru ve çalışkandır”… “Her Türk doğuştan askerdir”… Bunlar mis gibi faşist sloganlardır. Bu “and” muhabbeti, Türkiye’nin faşist döneminden kalmış bir ayıptır…”

(…….) Sayın Nimet Çubukçu’ya “okul formalarını bir çırpıda kaldırıp tarihe geçme fırsatını kaçırdınız hanımefendi” derken, aynı zamanda bu “and” meselesini de kastetmiştik: Bu devrimi yapamadı.(…….) Kürt politikacılar da kaldırılmasını istediler, Danıştay reddetti.

Danıştay bu işe ne karışıyor?

Bu gibi durumlarda geçerli ve gerçekçi olan “Büyük İskender çözümüdür”, vurursun kılıcı, düğümü kesersin, olur biter. (…….) sonra beğenmeyen de buyursun gitsin mahkemeye, Cem Uzan gibi…

(…….) Danıştay, gerekçeli kararında, bu andın “Türk ilköğretim sisteminin bir parçası olduğunu” belirtmiş. (…….) Parçayı beğenmek zorunda değiliz. Bütünü de hiç beğenmediğimiz gibi.

(…….) Bu and, faşisttir. Çünkü ilkokul çocuklarına her sabah bayrak töreni yaptırıp marş söyleten ve yemin ettiren bir eğitim sistemi, faşist bir eğitim sistemidir. (…….) hap kadar çocuklara “ideoloji aşılamanın”, beyin yıkamanın mükemmel bir örneğidir. Demokrat Türkiye’ye yakışmaz.

(…….) Bendeniz 10 Kasım 1958 günü okul bahçesinde “güldüğüm” için, evet yalnızca güldüğüm için ihtar cezası almıştım. (……..) (Olay, “karşıdevrimci” dedikleri Adnan Menderes devrinde geçiyor, uyumayınız.)

[bu fakir de galiba yıl 1966 idi, 10 Kasım töreninde cebimdeki mini kornaya basıp sessizliği bozduğum için müdürden okkalı bir tokat yemiş, yere yığılmıştım]

Beden eğitimi dersinde de yıllarca “uygun adım yürüme” öğrettiler bize, spor niyetine! Uyumayınız, sivil ilkokulda.

(……..) Okul kışla değildir. Askerî okulların disiplin düzenini sivil okullarda kurmaya faşizm denir. Sivil öğrencilere üniforma da giydirilemez. Formalı sivil öğrenci, Avrupa’da on dokuzuncu yüzyılda kalmış bir garabettir.

Maalesef Engin Bey maalesef. Avrupa da ABD de bunları terketti ama bizde hálâ ucubeler hükümferma. Gel de kahrolma… 23 Mart 2021

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER