Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Kim yapabilir?

Ramazan-ı Şerîf, daha yarılanmadı bile… Bugün Ümmet-i Muhammed, onbirinci (11.) Ramazan orucunu tutuyor.

Fakat maatteessüf, Türkiye genelinde Ramazan’ın mübarek havası değil dünyalık seçim işleri gündemde.

Esasen kimin yahut kimlerin bizi idare edeceği noktasında seçimler de elbette hayli mühim. Zira seçilenler Ramazan’ın gelecekte nasıl idrâk edileceğine dair ipuçlarına da haiz olacak.

Beni üzen seçim işlerinin dinî hayatımızın önüne geçmesi, Ramazan-ı Şerîf’i adeta gölgede bırakması. Yoksa “hiç bahsedilmesin” diyemem, bu abes olur.

Muhterem okurlarımın yakinen bildikleri gibi biz de belirli bir ölçekte siyaseti takip ediyoruz. Bu mühim Türkiye gerçeğini es geçmiyoruz.

Dün YSK Başkanlığında, 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde, cumhurbaşkanı adaylarının oy pusulasındaki yerlerini belirlemek için kura töreni düzenlendi.

Tevafuk olsa gerek hazırlanan oy pusulasında birinci sırada Recep Tayyip Erdoğan, ikinci sırada Muharrem İnce, Üçüncü sırada Kemal Kılıçdaroğlu, dördüncü sırada Sinan Oğan yer aldı.

Hepiniz takip ediyorsunuz, CB Erdoğan rakiplerini açık ara geçecek ve bu seçimi de alacak gibi görünüyor. Biz yaştakiler bilir, Türkiye böylesine şahit olmamıştı.

Sayın Erdoğan 21 yıldır iktidarda… 2003-2014 yılları arasında 11 yıl başbakanlık yapan Erdoğan, iki dönemdir de cumhurbaşkanımız.

Bu kadar uzun süre iktidarda kalıp yıpranmayan siyasetçi yoktur. Lâkin Türkiye bozuk düzeninde farklı kulvarlar ortaya çıkamıyor, vatandaşlar iki kutuplu bir siyasî arenaya mahkûm.

Vatandaş yüzünü ya millî değerleri pek iplemeyen dine alerjili Kemalist takıma ya da inancını ve değerlerini “en azından önemsiyor görünen” takıma çevirecek. Başka alternatifimiz yok!.

Oysa kâmil bir demokraside, gerçek hürriyet rejimlerinde bu ikisi haricinde de pekâlâ farklı fikirlerin, dünya görüşlerinin temsilcileri de tabelâ partisi olarak kalmaz gelişebilirlerdi.

Şükür ki darbelerin, post modern 28 Şubat zulümlerinin devri inşá’allah bir daha gelmemecesine geçti.

Bir siyasî parti başkanını ipte sallandırdılar. Hâkezâ düzmece mahkeme kararlarıyla partiler kapatıldı. Böyle olunca da iki takıma kaldı siyaset ligi. Al birini vur ötekine dercesine…

− Sebep? Çünkü çaresiz, çünkü düşünemeyecek kadar bunalmış vaziyetteyiz!.

− Bunamış, dengesini kaybetmişlere ne yapılır?

− Belirli merkezlerde rehabilitasyon uygulanır.

− Yahu koskoca ülke, seksen küsur milyon insan bu. Böylesi devasa ölçekte bir rehabilitasyonu kim yapabilir?

− Kusura bakmayınız, bu suali cevaplayamam. Korkarım. Söyleyecek olanalar da neûzubillâh (Allah’a sığındık, Allah korusun) veya hafazanallah (Allah bizi korusun, Allah muhâfaza etsin) demeden lafa başlamasınlar.

Ümidini kesmemiş, “çalışırsak bütün zararı telafi edebilecek çare ve çözümleri inşá’allah üretebiliriz” diyenler ise (Allah için, en azından) yazılanları paylaşsınlar.

Tabîî ki, kendileri de yazarak, yahut anlatarak üzerlerine farz olan emr-i mâruf ve nehy-i münker vazifesini yapabilir. Yapanlardan Allah gani razı olsun. 02.04.2023

045629 secim

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER