Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

MECELLE

Bugünkü hukukumuz maalesef bize uygun bir elbise, hattâ tek fabrikadan çıkmış bir konfeksiyon bile değil, yamalı bohça gidibir. Yàni ne idiğü meçhul bir hukuk (!) metni, bir müstemleke talimatı gibidir.

Bugünün aydınları en kısa zamanda bu haklarımızı iğfal eden yamalı bohçayı mer‘iyyetten kaldırmalı ve yerli, millî bir Anayasa yapılmalıdır.

Tıpkı Ahmed Cevdet Paşa riyasetinde hazırlanmış Mecelle gibi. Hem bize ait hem yüksek bir ilmin, büyük bir çalışmanın eseri olmalıdır bu yeni hukuk metni, yeni Anayasa.

Merhum mütefekkir ilim adamı ve fakih Ahmed Cevdet Paşa devrinin fitneci eşhası ile onların irtikabı (çekemezliği, rekabeti) ile uğraşmış olsa da riyasetinde  yazılmış ve Halife’nin (Sultan Abdülaziz’in) fermanıyla yayınlanmış Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye tam bir hukuk şahaseridir.

Bu şahaser hukuk metninde toplumun genelini huzur ve barış içinde yaşatacak maddeler olduğu gibi, herhangi bir dinden olan bir insàn için de önemli ilmî esasları muhtevidir. Fakat elbette önce Müslümanlar içindir.

Mecelle’nin açıklamalı metnini yazan ünlü hukukçumuz merhum Ali Himmet Berki hoca (rahmetullahi aleyh) “Mecelle mutavassıt (orta yolda, ara bulucu) bir uslûpla kaleme alınmıştır. Müphem (belirsiz, açıkça anlaşılmayan) bir mesele ve hükme ve zaafı telif gibi bir noksana ve birbirine yan bakan meselelere tesadüf olunmaz” der takdim yazısında.

Mecelle aynı zamanda bir edebiyat şahaseridir. Her cümlesi özenle seçilmiş ve büyük hikmetler taşımaktadır. Basit bir misâl vereyim:

Madde 29’da “Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur” der. Yàni iki zararlıdan daha hafif olanı (daha az zarar vereni) tercih edilir. Basit bir söz gibi görünse de tıpkı sehl-i mümtenî gibi bulunması ve böyle hikmet dairesinde kullanılması pek zordur.

Başka bir misâl:

“Zarûrat mahzûrâtı ibâhe eder” Yine Mecelle’nin 21. Maddesidir. Mánâsı, “zaruretler memnû (yasak, haram) olan şeyleri mubah (serbest) kılar” demektir. Bu fıkıh kaidesini biraz şerh edeyim zira bugünkü nesiller hiç anlamazlar:

Bir şey dinimize göre ya haram (yasak), yahut helâldir.

Fakat meselâ dinen yenilmesi haram olan domuz etini bir Müslüman, açlıktan ölecek raddeye gelmiş olmak gibi fevkalâde bir zaruret halinde yese bu ona haram değildir.

Bunun da tek şartı o raddeye gelmiş olmak ve kerhen (tiksinerek) yàni doyuncaya kadar değil, açlıktan ölmeyecek kadar yemektir.

Devletimizi en hikmetli ve halkımızın ihtiyaçlarına en müsait bir kanun nimamnamesi ile yönetmelisiniz. Bunu beklemek, ummak hakkımızdır.

Ey ricâl-i devlet, üzerimize dar gelen bu elbiseleri değiştirelim.

Kurtarın milleti bu cendereden.

Aklın da ilmin de yolu bellidir. Hukuk taklid edilsin diye yapılmaz.

Hukukun evrensel maddeleri de vardır ancak millî hukuk halkın örfüne, ihtiyaçlarına doğru cevap verebilen kanunların zeminidir.

Kanunlar böyle olursa cendere olmaktan çıkar, içtimâî barışı sağlar, huzuru temin eder, suçluları azaltabilir.  27.12.2022

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER