Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muhsin Akıl

Pahalılığa, Enflasyona ve Zamlara AT GÖZLÜĞÜ İLE BAKMAYALIM!..

Türkiye’de pandemi süreciyle başlayan, Rusya-Ukrayna Savaşı ile devam eden  hayat pahalılığı/(enflasyon), birbiri arkasına gelen zamlar, faiz artışları, işsizlik, doların yükselişi, Türk parasının değer kaybı vs. sebeplerden dolayı sadece şu andaki iktidar suçlayıp çarmıha germek büyük haksızlık olsa gerek!..

Elbet ki şu anki iktidarın (AK Parti hükümetinin) hataları, eksikleri ve yanlışları olabilir. Aynı şekilde muhalefet partilerin de hataları, eksiklikleri ve yanlışları vardır. Taraftar ve partizan bir zihniyetle fikirlerini açıklayan ekonomistlerin ve medya mensuplarının da bir o kadar hataları vardır. Her iki taraf da önce iğneyi kendisine batırmalı sonra çuvaldızı başkasına batırmalılar! Türkiye’nin ekonomik gidişatına, yükselen enflasyona/(hayat pahalılığı), birbiri arkasına gelen zamlara at gözlüğü ile bakmayı bırakarak daha mantıklı, daha objektif ve daha makul bir bakışı açısı içinde bakmalılar.

Bir kere hayat pahalılığı/(enflasyon) sadece Türkiye’yi değil bütün dünyayı kasıp-kavurmakta… Dünyadaki ekonomik krizler ve hayat pahalılığı pandemi süreciyle başlamış ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile devam etmektedir. Bu durum bütün ülkelerde ekonomik ve siyasi gidişatı etkilemiştir. Bütün ülkelerde ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlara yol açmıştır. Elbet ki Türkiye’de büyük çapta etkilenmiştir.

Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizi fırsata çevirerek nemalanmak isteyen mihrakların seslerini yükseltmeleri de bu yüzdendir. Şu anda iktidar ve muhalefet partileri arasındaki (zaten var olan kavgayı, gerginliği, sürtüşmeyi) çekişmeleri tetikleyen de bu durumdur.

Hayat pahalılığı ve her geçen gün yükselen enflasyon 2022 yılına daha şimdiden damgasını vurdu. Zaten 2021 yılını ekonomik krize yol açabilecek sosyal/toplumsal gelişmelerle atlatan ve döviz (dolar, Euro) karşısında TL’nin değer kaybetmesi ile geçiren Türkiye 2022 yılına yine artan enflasyon, faiz ve birbiri arkasına gelen zamlarla girdi. 2022 yılında enflasyon artık yüzde kaçlara dayanır bilinmez!.. TUİK verileri ile ekonomistlerin tahminleri arasındaki tutarsızlığın ne anlama geldiği konusu da ayrı bir tartışma konusu!..

Türkiye’de üç-beş yıldır ekonomik dengesizlikler yaşanmakta! Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndaki değişim rüzgarı Merkez Bankası’nı da tetiklemişti. Ekonomideki tutarsızlıklar yüzünden Merkez Bankası’ndaki başkan değişikliği yaşanmıştı! Naci Ağbal’ın yerine Şahap Kavcıoğlu getirilmişti. Peki, değişen ne oldu?! Elbet ki enflasyonda ve döviz kurlarında geçici de olsa bazı iyileşmeler oldu. Fakat bu değişimler sonucunda dengeli, düzeyli ve istikrarlı bir ekonomik politika izlenmesi beklenirken enflasyon artışı ile birlikte hayat pahalılığı patlak verdi. İşte bu durum Türkiye’yi 2022 yılında sancılı bir durumun içine soktu.

2021 yılı ile 2022 yılı arasındaki enflasyon ve faiz arasındaki farkı yorumlayan ekonomistlere göre herhangi bir iyiye gidiş sözkonusu değildi. Ne üretime yönelik bir artış ne de ihracatta herhangi bir ivme kazandırmamıştı. Tam aksine finans ve üretimde zorlukların yaşanmasına sebep olmuştu. İktidarı eleştiren ekonomistlerden birisinin yorumuna göre asgari ücret, memur ve emekli maaş zamlarının (yaklaşan seçimler nedeniyle) siyasi amaçlı olduğu yönündeydi.

Yine hükümetin enflasyon ve maaşlara yapılan zamlarla ilgili icraatlarına yönelik ekonomistlerin yorumları arasında faiz indirimlerinin istikrarda olan bir finansal sektörü zor durumda bırakmasından ve üretim yapan reel sektörü üretim yapamaz hale getirmesi söz ediliyordu. Onlara göre bütün bu gelişmeler seçime yönelik adımlardı! Ayrıca kayıt dışı istihdamın artacağına dair de yorumlar da yapılıyordu. Daha şimdiden şu andaki iktidarın ekonomi politikaları sorgulanmaya başlamıştı. Hükümetin enflasyonu düşürmeye yönelik icraatları ve faiz indirimine yönelik politikaları da muhalif siyasiler ve ekonomistler tarafından hedef haline getirilmişti.

20 yıllık AK Parti iktidarı döneminde enflasyonun ilk defa zirve yaptığı konuşuluyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faiz sebeptir, enflasyon netice” sözüne karşı muhalefet, eleştirel tepkiler gösteriyordu. TUİK’in verileri ve raporları inandırıcı bulunmuyordu. CHP tarafından yapılacak olan zamların uzun bir süre saklanması tuzak olarak yorumlanmıştı. Saadet Partisi’ni göre TUİK’in bile bazı gerçekleri saklayamadığına dair vurgu yapılmıştı. Demokrat Parti, AK Parti’nin ekonomi politikalarına fantezi olarak bakıyordu! HDP, yapılan zamları ‘zulüm’ olarak değerlendiriyordu. DEVA Partisi, iktidarın eskiden çay kaşığı ile verip kepçeyle aldığını ama şimdi hiçbir şey veremediği gibi sadece kepçeyle aldığı yönünde açıklama yapmıştı. Gelecek Partisi, bu iktidarla geçim olmaz, geçim için seçim lazım diyerek espritüel bir yaklaşım sergilemişti.

Türkiye’deki enflasyon ve hayat pahalılığı toplumun bütün katmanlarına sıçramış durumda. Şu anda halk büyük bir geçim derdine düştü. Alım gücünün düşmesi vatandaşı borçlanmaya sürükledi. Çarşıda, pazarda, sokakta, kahvede, parkta kime sorsanız pahalılıktan, zamlardan, geçim derdinden söz eder oldu. Kiraya, gıdaya, doğalgaza, elektriğe yapılan zamlar halkın dilinden düşmüyordu. Artık marketler cep yakıyordu. Vatandaşın eli cebine titreyerek uzanıyordu. Herhangi bir vatandaşa hayat pahalılığı, enflasyon veya zamlarla ilgili bir soru sorulduğu zaman cevap olarak bin ah işitiliyordu… Çünkü alım gücünün düşmesi, zam oranlarının yükselmesi,  maaşların yetmemesi artık vatandaşı canından bezdirmişti…

Halkın bu şekilde düşünmesi gayet doğaldı. Fakat hayat pahalılığında, yükselen enflasyonda, arka arkaya yapılan zamlarda hedef tahtasına şu andaki AK Parti hükümetini oturtmak elbet ki büyük bir haksızlıktı. Elbet ki AK Parti iktidarının bu ters gidişatta büyük payı olabilir. Önlem/tedbir almada yanlış icraatları olmuş olabilir. Fakat Türkiye’deki hayat pahalılığının ve yükselen enflasyonun bilinen gerçek sebebi pandemi süreci ve şu andaki Rusya-Ukrayna Savaşı… Bu durum gün gibi ortada… Maalesef pandemi süreci bütün dünya ülkelerinde ekonomik krizlere yol açtığı aleni bir şekilde herkes tarafından zaten bilinmekte. Şimdi de Rusya-Ukrayna Savaşı…

Vatandaşın aklını karıştıran en önemli sorulardan birisi de enflasyonun düşmesine rağmen fiyatların neden düşmediği?! Diyelim ki enflasyon oranı düştü ama hayat pahalılığı hala devam etmekte… Geliri giderini karşılamıyor… Bir önceki gün aldığını aynı miktara alamıyor… Geliri, maaşı veya ücreti ile alacağı ürün arasındaki uçurumu gördükçe psikolojisi bozuluyor ve bu durum tüm aileyi rahatsız ediyor. Açıklanan fiyat artışları ile enflasyon oranları arasındaki büyük farka hiçbir anlam veremiyor. Hesaplar ve fiyatlar hiçbir zaman birbirini tutmuyor…  Toplumun ekonomik gidişata olan güveni her geçen gün sarsılıyor. Artık TUİK’in verileri/raporları bile vatandaşı tatmin etmiyor!..  Şu anda ne kadar da fiyat artışlarında bir gerileme/azalma görülse de maalesef hayat pahalılığının sebep olduğu yaşam korkusu vatandaşın kabusu olmuştur.

Peki, bütün bunların tek sorumlusu şu andaki AK Parti iktidarı mı?! Ne kadar AK Parti iktidarının eksiklikleri, hataları ve yanlış icraatları olmuş olsa da birkaç yıldır dünyayı kasıp-kavuran pandemi sürecinin sebep olduğu niçin dillendirilmiyor?!

Maalesef bütün dünyayı kasıp-kavuran pandemi süreci nedeniyle Türkiye 2019 ve 2020 yıllarını ekonomik yönden sancılı geçirdi. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte 2022 yılını da sancılı geçirecek gibi. 2022 yılında gün yüzüne çıkan hayat pahalılığı enflasyonu tetikledi. Sürekli yükselen faizler devleti (bilhassa Merkez Bankası’nı) zora soktu. Bu durum siyasi arenanın da en büyük malzemesi oldu.

Hatırlarsanız 2022 yılında kaçıncı faiz kararları açıklandı da yine kesin bir sonucu gidilemedi! Hatta Merkez Bankası’nın (TCMB) yapmış olduğu piyasa katılımcıları anket sonuçlarına göre 2021yılının seri faiz indirimleri (tahmin edildiği gibi) yüzde 14’te sabit kalmıştı. Ekonomistler TCMB Para Politikası Kurulu toplantılarına yönelik tahminleri de zaten bu yöndeydi. Faiz oranı beklentileri arasındaki fark daha önce 14.22 iken sonraki oran 14.00 olmuştu.

Yıl 2022’nin Nisan ayı… Gündemde asgari ücrete yapılması beklenen zamlar… AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ ikinci zam açıklaması üzerine “Pandemiden sonra emtia fiyatları arttı. Bunun mazeretlerine sığınmıyoruz. Bizim işimiz şu anda bu enflasyon sıkıntısını aşağı indirmek… Enflasyon altında bir durum ortaya çıkarsa müdahaleden kaçınmayız… Enflasyonun altına kimseyi ezdirmeyeceğiz. Yüzde 30-40 zamlarla bunu ortaya koyduk… Haziran ayından sonra düz bir çizgiye ulaşacak ve Kasım ayından sonra düşmeye başlayacak.” açıklamasını yaptı. Zaten bu konu üzerinde Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan daha öncesinden “Asgari ücrete yıl ortasında zam” açıklamasını yapmıştı.

Türkiye’deki hayat pahalılığına, yükselen enflasyon değerlerine ve arka arkaya yapılan zamlara bakarken taraftar, partizanca, ideolojik bilinçaltı dürtüler ile değil demokrat, adil ve hakkaniyetli ölçüler içinde doğru bir perspektiften bakmalıyız. Daha doğrusu at gözlüğü ile değil daha makul, daha objektif ve daha mantıklı bir bakışaçısı içinde bakmalıyız. İnancı, fikri/düşüncesi, ideolojik ve siyasi görüşü ne olursa olsun yeter ki DOĞRU pencereden bakmasını bilmeliyiz. İşte o zaman kaynaşmanın ve dayanışmanın değerini anlayarak BİRLİK ve BERABERLİK ruhu içinde bütün sorunların altından HEP BİRLİKTE kalkabiliriz.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER