Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Şarkıcı “câhil” demiş…

Biri kem bir söz edince susmak, karşılık vermemek “sükût ikrardandır” mucibince birçoğumuza kabullenmeyi düşündürse de, bu esasen ham bir muhakemedir.

Hazreti Mevlâna (kaddesallah-u sırrûh) gibi kâmil büyükler ve izlerinden giden mürüvvet sahipleri için durum böyle değildir. Zira her suskunluk (sükût) suçluluk izharı (göstergesi) değildir.

Hz. Mevlâna’ya ait olup olmadığı tartışılan bir söz var… Ki, bendeniz tastamam ona ait olduğuna inanıyorum. Mevlâna, (Allah’ın veli kullarından) bir mutasavvıf olduğu kadar büyük bir felsefî düşüncenin de sahibidir.

Ünlü Mesnevi’si Batı âleminde kopya edilmiş, kâh La Fontaine Masalları (hikâyeleri) kâh feşmekan tiyatro eseri olmuştur. Ve Mesnevi’sinde bir hikâye vardır ki, «müstehcen» kabul edilmiş, “bunu Mesnevi’ye ilâve etmişler, Mevlâna’ya ait olamaz” demişlerdir.

Oysa ne başlığa da yansıttığımız ünlü sözü ne de cahillerin müstehcen saydığı o hikâye hikmetten arîdir. Bahsekonu hikâyede bir konak sahibesi hanım, hizmetçisini ahırda bir atla münasebette görür… Hikâyede “ustanın hünerini bilmeden taklide kalkarsan (bu kadıncağız gibi) helâk olursun” dersi verilmektedir.

Hz. Mevlâna dini vicdanlara hapsedenlerden değildir. Bediüzzaman Said-i Nursî’nin (rahmetullahi aleyh) deyişiyle “din hayatın hayatıdır” anlayışında gerçek bir Allah dostu, büyük bir velîdir. Cinsellik de hayatın bir rüknü değil mi? Ve nice kişinin bize gizli, Allah’a ayan nice sırrı yok mudur?

Kem söz sahipleri için söylediği ünlü sözüne gelecek olursak, o söz de haza hikmettir. Mevlâna (kd.s), zátıâlileri için kem laflar edildiğini işitince; bunu ileten müridini evvelâ “gıybet etmeyelim” diye uyarır.

Hemen akabinde de, hem onun, hem gelecek bütün nesillerin kulağına küpe olacak, -aşağıda doğru halini yazdığım- ünlü sözünü söyler:

“Suskunluğumuz asaletimizdendir… Her söze verilecek bir cevap vardır. Lâkin evvelâ lafa bakarız (doğruluğu yahut bir hikmeti var mı diye), sonra da sahibine, adam mı (yoksa çocuk yahut mecnun, deli biri mi) diye…” buyurmuştu.

Burada Hz. Mevlâna’ya yakışmayan ne var? Susmak her zaman ikrar (kabul, tasdik) değil, kimi zaman nezaket izharı, büyüklük olarak asalettir.

Mevlâna hazretleri aynı zamanda doktor yàni hekimdir. Hekim zaten hikmet ehli mánâsı taşır. O (kaddesallah-u sırrûh), muhataplarını uzman psikiyatri hekimlerinden daha iyi rehabilite edebilen biridir. Kem söz söyleyen eziktir, ruhsal çöküntüdedir, tedavisi döverek, ezerek olmaz.

Ve her suale, her söze, (doğru – yanlış) herkesin bir cevabı vardır. Âlim ve fazıl zatlar genellikle doğru, câhil cüheyla ise yanlış söyler, fark budur.

İşte bu yüzden Hazreti Mevlâna, evvelâ lafa bakarız (doğruluğu yahut bir hikmeti var mı diye) der. O bir İslâm âlimidir aynı zamanda. Âyet-i celîleleri tefsiriyle, hadîs-i şerîf’leri, sahabenin ve sonraki İslâm âlimlerinin sözlerini tedris etmişti.

Günümüzde öyle cahiller var ki, herife àyet okuyorsun, “olur mu öyle saçmalık” diyor ve cehaleti yüzünden dinden çıkıyor!

Birisi velev ki hakaret amacıyla olsun, bir laf ettiğinde, hemen red etmeyip sükûneti muhafaza etmeliyiz. Meselâ “kitap yüklenmiş merkep gibisin” denilse, cevaben “o àyete[1] muhatab olarak bir Müslümanı göstermen, dini iyi bilmediğini gösterir” diyebilir veya sükût eder, cehaletine verir, asalet göstermiş oluruz.

Sözün sahibi de fevkalâde mühim. Bendeniz ünlü sözleri severim. İlle de Müslüman sözü olması da şart değil. Zira “ilim mü’minlerin yitiğidir nerde bulursa alır” buyurulmuştur. Sözün sahibi bir deli veya bir çocuk olabilir. Akıllı kişi, mâsum çocuğa veya mecnuna kızabilir mi? Onları Allah hesaba çekmeyecek, biz kim oluyoruz?

Allah’ın, eşyanın tamamını (insànoğlunun kıyamete kadar geliştireceği bütün ilmi genlerine işleyip) herşeyin ismini öğrettiği Âdem (a.s)’a bütün hüneri şarkı yazmak ve söylemek olan birinin “câhil” demesine kızarım ama seviyesine de inmem. Tàbi adalet mekanizması ayrı. Onlar «halkı kin ve düşmanlığa tahrik» suçuyla dâva açabilir. 17.01.2022

———————————————————
[1] Bu ifade Cuma Sûresi, 5. àyette geçer: “Kendilerine Tevrat öğretildiği halde, gereğini yapmayanların durumu, sırtına kitap yüklenmiş merkebin durumu gibidir.”

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER