Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yücel Can

15 TEMMUZ DARBE GECESİ

O günün şahidi ve yaşayanı olarak işte 15 Temmuz 2016 ve aradan geçen yıllar ile farklı bir yıl olsa da aradan yedi yıl geçse de bugün yine 15 Temmuz…
Tarih 15 Temmuz 2016. Günlerden Cuma, akşam saat 22.00 civarı…
Günlerden Cuma; hafta sonu. Türkiye’nin tatile girdiği akşam. İnsanlar evlerinde oturuyorken, hayat normal şartlarda devam ediyorken Başkent’te Genelkurmay’da silah sesleri, vatandaşın üzerine sıkılan kurşunlar ve adeta hava harekâtı. Ve bir helikopterden dışarıda bulunanların üzerine ateş açılması…

Yıllardır Başkentte yaşamanın, siyasette yaşamanın, İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği gibi önemli bir sivil toplumun başında olunmasından kaynaklanan yoğun telefon trafiği…

Telefonlardan gelen doğru bilgi, yönlendirme ve teselliye muhtaç…
İhtilal oldu galiba ne yapacağız ne tavsiye ediyorsunuz Başkanım…

Türkiye’nin yükselen huzurunda bu darbe de neyin nesi idi? Bu darbe kabul edilemezdi ve darbeye karşı gelinmeliydi, bir duruş sergilenmeliydi. Ne olursa olsun teenni, sabır, soğukkanlılık… Tavsiyelerimiz, fikirlerimiz bu yöndeydi başta İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneğine ve bizi referans kabul ederek arayanlara…

Özel kanallar fotoğrafı değişik boyutları ile ortaya koyarken Ankara’da Genelkurmay Başkanlığı Karargahı abluka altına alınıp askerlerce zorbalık uygulanıp yönlendirilmiş kalkışma söz konusu oluyorken, diğer yandan TRT Genel Müdürlüğü tarihte olmamış bir kahpelik ve tehditle askerlerce ele geçirilerek zorla darbe metni okutuluyordu.
Diğer taraftan aynı saatlerde İstanbul’da Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri bir grup asker tarafından geçişe kapatılarak yine alçak bir şekilde aziz millete tank ve silah çevriliyordu.

Ülke geneline giderek yayılan bu ortamda elbette eli kolu bağlı olarak kalınamazdı. Üzerimize düşen vatanperver asil bir millet olarak “… Asımın Nesli” İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği olarak görev dağılımı yapmak ve alanı boş bırakmamak gerekiyordu. Zira darbeye, teröre kesinlikle direniş göstermek ve dur demek gerekiyordu.

Bu telaş içerisinde evin çıkış kapısına yöneldiğimde kilitli olan kapıyı zorladığımda en küçük kızım gitmeme için kapıları kilitlemişti. Önüme geçen çocuklarım baba gitme ısrarını sözlü ve davranışla girerek engelleme yoluna gidiyorlardı.
Durumu çocuklarıma anlattım vatan tehlikede ise burada beklemenin onları desteklemek olduğunu, tarihte olduğu gibi ecdadımızın yaptıkların yapmamız gerektiğini ikna yoluyla anlatarak zamanımızın olmadığını anlattım. Sonunda çocuklarım belli ki kapıları kilitleme de çözüm değil atlayarak da olsa gideceksin baba ama kendine ne olur dikkat et sözünü hızlı adımlarla koşarken duydum.
O arada oğlum da beni yalnız bırakmayacağını ve benimle geleceğini söyledi. Abdestli ve Bismillahla helallik isteyerek bir solukta arabaya geldik ve o arada iletişim araçlarında Cumhurbaşkanımızın havaalanında askerler tarafından beklenip öldürüleceğini duyunca Oğlumla Esenboğa yolunu tutmuşken bu arada açık olan araç radyosunda ve dışarıdaki hareketlerden, söylemlerden yaklaşık yirmi üç –yirmi üç otuz civarlarında Ankara’nın Gölbaşı Polis Özel Harekat Eğitim Merkezi’nde bir patlama meydana geldiğini ve buranında kahpe saldırının hedefi olduğu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın darbe girişiminde bulunan bir grup asker tarafından rehin alındığı söyleniyordu.

Bu haber akışında yine yirmi üç otuzda Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım, bir televizyon kanalının canlı yayınına bağlanarak yaptığı açıklamada, bir kalkışma girişiminin olduğunu belirterek, “Bu girişime izin verilmeyeceğini bunu yapanlar en ağır bedeli ödeyeceklerini, askerin içerisinde bir grubun kalkışması söz konusu olduğunu yürekli bir şekilde ve cesaretle anlatıyordu.

Başbakanımızın inançlı açıklaması bir duruştu ve bu duruşun millet tarafından da sergilenmesi gerekiyordu. Kirli bilgiler Cumhurbaşkanının kaçtığı, yakalandığı anlatılarak Güvenlik kaynaklarınca, “Askeri kalkışma, ordu içerisindeki Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması(FETÖ/PDY) mensubu bir grup subay tarafından yapılmaya çalışıldığı anlatılıyordu.

Bu arada aman Allah’ım susmayan telefonlar, camilerden yükselen sela nidaları, sokağı hınca hınç dolduran insanlar!

Saatler gece yarısını aşıyorken Yenimahalle tarafından gelen bomba, silah, uçak sesleri, gökyüzüne yükselen dumanlar… Beynimiz, hafızamız, kuşandığımız Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) kampüsüne askeri helikopterlerce ateş açılarak vahşetin boyutu genişliyordu; MİT bombalanıyordu. Elbette ki MİT de bu alçaklara karşılık vererek direnç gösteriyordu.

Genel Kurmay, TRT ve MİT… İkisi askeri biri haberleşme, felç edilmeye çalışılıyordu. İdareci ve Bürokratlar birliğinin bir kısım üyeleri Genel Kurmayda askere karşı direnç gösteriyorken, diğer taraftan MİT Bölgesinde de necip millet direnişte ön plandaydı.
TRT’den aldığımız haberde de can güvenliğinin olmadığı, tehditlerin devam ettiği ve sonunda da işgal edilen TRT’de spiker sabit bir noktaya bakarak darbecilerin korsan bildirisi okunuyordu. TRT bu baskı altındayken özel kanallar adeta söz birliği etmişçesine birlik ve beraberlik içerisinde Cumhurbaşkanlığı kaynaklarını millete duyurarak TRT’de yapılan açıklamanın TSK tarafından yapılmadığı ve korsan bir bildiri olduğu anlatılıyordu. Bu arada vatanperverlerin ihanet çetesi ile mücadele ettiği TÜRKSAT, anlamlı bir hamleyle TRT’nin yayınını kesiyordu.

Dedikodular ayyuka çıkıyordu. Cumhurbaşkanımızın kaçtığı, başka ülkelere gittiği, öldürüldüğü gibi alçakça kasıtlı ifadeler kirliliği yayılıyorken asıl dönüm noktası olarak ekranların, Marmaris’te bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Atatürk Havalimanı’na doğru hareket etmesi ve bu arada Başkomutanın teknolojinin imkanlarını kullanarak 3G ile özel bir televizyon kanalında spikerin canlı yayınına bağlanarak verilen mesajlardır.

Başkomutan buradayız, ayaktayız, bu bir askeri kalkışmadır tepki gösteriniz, halka haydi meydanlara diyordu. … bu hukuksuz başkaldırı bastırılarak, gerekli cevap verilecektir, halk meydanları boş bırakmasın diyordu.

Kırılma ve dönüm noktası… Reisin varlığı tavrı milleti daha şuurlu bir şekilde meydanlara dökmeye başlamıştı.
Gelen haberlerde ve görüşmelerde vatandaşın tankların önüne geçtiği, direnişin arttığı ama darbeye teşebbüs edenlerin gaddarane karşılık verdikleri ama asker, polis gibi sivil vatandaşın da bir asker gibi direnç sergilediği gece yarısının aşıldığı zamanlarda yaşanan hadiselerdi…

Aman Allah’ım Ankara Emniyet Müdürlüğü, demokrasinin beyni TBMM ve etrafındaki askeri komutanlıklar ve Gölbaşı saldırıların merkezleri oluyordu.
Tam bir vahşet. Düşman bu kadar içeriye kadar girememiş ve TBMM gibi Türkiye’nin kalbini bombalamaya cesaret edememişti.

Darbeci hainler adım adım püskürtüyorlardı. Saatler yeni bir güne geçişi gösteriyorken İstanbul Garnizon Komutanı, Küçükçekmece, darbe girişimini yapan askerlerle ilgili soruşturma başlatıldığını ve askerlerin görüldükleri yerde tutuklanacaklarını bildiriyorlardı.
Hain darbeci Saldırganlar bu defa TRT yayınını kesen TÜRKSAT’ın Gölbaşı’ndaki tesislerine askeri helikopterlerle saldırıyor ama muvaffak olamıyorlardı. Saatler biri gösteriyorken Ankara Emniyet Müdürlüğü geniş bombardıman altına alınarak savaş uçağı ve helikopterlerin saldırısına uğrayıp zayiat veriyordu.

Darbecilere karşı güvenlik güçlerimizin, sivil vatandaşlarımızı direnişleri, İstanbul’da Garnizon Komutanı ve Başsavcının insicamı güçlendiren vatanperverlikleri önce Başbakanımız, sonra Başkomutanımız, Milli Savunma Bakanımızın “Bu, TSK içinde bir cuntanın kalkışma girişimidir.” Açıklaması sonrası saat bir buçuk civarlarında TBMM Genel Kurulu Salonun açılarak TBMM Başkanı Sayın İsmail Kahraman ve Milletvekillerimizin Genel Kurul Salonunda yer alması; saat 02.00 civarı darbe girişiminde bulunan Fetocu askerlerin gözaltına alınması, Gölbaşında darbecilerin mağlubiyeti, Cumhurbaşkanımızın Marmaris’ten İstanbul’a gelmesi ve Sayın Devlet Bahçeli’nin darbecilere karşı Hükümeti desteklemesi yönündeki açıklamaları tarihin seyrini değiştiren tarihi kayıtlar olarak hafızalara ve kayıtlara geçen hususlardır…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER