Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
ALİ ONUR ŞAHİNOĞLU

Akdeniz, Kartaca ve ULAQ

Roma, İtalyan Yarımadasının tek hakimi olunca Akdeniz’de güç dengeleri değişti. Sicilya Adası, bu sulardaki ticari üstünlüğün ele geçirilmesinde kilit roldeydi. Aynı dönemde diğer bir süper güç olan Kartaca, (şimdiki Tunus ve civarı) Fenikeli kökenlerinden gelen denizcilik kabiliyetleriyle Batı Akdeniz’deki hegemonyasını sağlamlaştırmaya çalışıyordu. Sicilya Adası’nın hakimiyeti de onlardaydı. Zamanın iki süper gücü için kaçınılmaz olan gerçekleşti. Yaklaşık 120 yıl sürecek Pön Savaşları başladı. İlkinde Roma büyük eksiğini fark ederek güçlü bir donanma inşa etti. Bunun da etkisiyle ilk mücadeleden kazanımlarla çıktı.

Çıkar çatışması devam ettiği için ikinci savaş gecikmedi. Tarihin en ünlü komutanlarından Hannibal, Roma’nın gücünün, birleşik bir İtalya’dan kaynaklandığını düşünüyordu. Bu kaynağı kurutmak için imkansız bir harekata girişti. Ordusuyla Alpler üzerinden İtalya’ya manevra yaptı. Zaferler kazanırken kendi güç kaynağının da Roma tarafından keşfedildiğini bilmiyordu. Genç general Scipio, doğrudan savaşmak yerine lojistiğin sağlandığı İspanya’ya saldırarak Hannibal’in nefesini kesti. Hemen ardından direkt olarak Kartaca’ya hareket ederek onu ve ordusunu Avrupa’dan çekilmeye zorladı. Bu zincirleme harekatlar başarılı oldu.

Akdeniz’in suları kırmızıya dönerken, Roma siyaset sahnesinde bir adam hızla başarı basamaklarını tırmanıyordu. Marcus Porcius Cato, Kartaca’da elçilik görevini yerine getirirken, bu ülkenin insanlarının kurduğu medeniyete hayran kalmıştı. Eğer ufak bir taviz verilirse Fenike’nin çocukları tekrar palazlanabilir ve Roma’nın Akdeniz’deki hakimiyetini tehdit edebilirdi. Bu durumu takıntı haline getiren Cato, Roma Senato’sundaki alakalı alakasız her konuşmasını “Kartaca yıkılmalıdır,” cümlesiyle bitirmeye başladı. Sürdürdüğü lobi faaliyeti de etkili oldu ve son savaş patlak verdi. Roma, ilk iki savaşta gücü kırılan Kartaca’yı kısa sürede mağlup etti. Şehir, yerin dibine geçirildi. Erkek, kadın, çocuk demeden bütün halk köleleştirildi. Toprakları Roma’nın Afrika eyaleti oldu.

Büyük mücadele son buldu. Aynı sular, tarih boyunca başka Romalar ve Kartacalar gördü. Değişmeyen tek şey Akdeniz’in, güç mücadelesindeki kilit rolüydü. İçinde bulunduğumuz dönemde Akdeniz’in ilgi çekici hale gelmesine neden olan daha güncel sebepler var.

İlki, Doğu Akdeniz’de yeni doğal kaynakların keşfi. Taraflar, uzun vadede ülkeleri bekleyen enerji darboğazını görüyorlar. Rusya gazının Avrupa için siyasi bir tehdit unsuru haline gelmesinden hareketle, enerji bağımlılığının kırılması planı Kıta Avrupası için önem kazandı. Bu noktada East-Med Boru Hattı gibi Akdeniz gazını taşımaya yönelik projeler Türkiye’yi de doğrudan ilgilendiriyor.

İkincisi, Afrika. Süper güçler arasında belirginleşen ayrım, bu kıtanın önemini artırdı. Akdeniz’deki mutlak hakimiyet Kuzey Afrika’dan geçiyor. Girit’in güneyinde Yunanistan ile yaptıkları ortak tatbikattan önce, ABD Deniz Kuvvetleri Akdeniz’in giriş kapısındaki diğer bir ülke olan Fas donanmasıyla bir tatbikat gerçekleştirdi. Böylelikle Akdeniz’in batısı ve doğusundaki iki tatbikatla küresel rakiplere bir mesaj verilmiş oldu. Blinken’ın NATO’ya bağlılığı konusunda Türkiye ile olan belirsiz söylemleri, Dedeağaç’taki, Girit’teki, ve Güney Kıbrıs’taki (hatta dikkat edin) belirgin askeri yığınakla birlikte değerlendirildiğinde, Doğu Akdeniz’deki tatbikat Türkiye açısından daha farklı anlamlar barındırıyor. Dikkatli olmamız gereken hassas bir dönem.

Üçüncüsü, Ortadoğu. Suriye özelinde olmak üzere bu bölgede çıkarları devam etmekte olan farklı taraflar, karada halihazırda devam etmekte olan veya gelecekte düzenlenebilecek potansiyel operasyonlarda deniz gücüne ihtiyaç duyuyorlar. Diğer yandan başta İsrail olmak üzere ABD’nin daimi müttefikleri için buradaki her türlü askeri varlık bir güvence.

Peki bütün bu gelişmelerin Türkiye için ne önemi var?

Tarihteki birçok bilimsel ve teknolojik ilerlemenin savunma sanayinden devşirildiği düşünüldüğünde, genel olarak bir teknoloji transferi mümkün. İHA konusundaki ihtiyaçları neticesinde Türkiye kendi platformlarını tasarlayıp üretme yolunu tercih etti. S-400 ve nükleer santraller konusundaki know-how’a yönelik ilgisi de buradan kaynaklanıyor.

Kararlı bir şekilde haklar aranmaya devam ederken, Türkiye’nin bir müttefik olarak da önemi somut verilerle aktarılırsa, güç dengesinde yerini sağlamlaştırabilir. Bir yandan Akdeniz’de askeri varlık gösterilirken, diğer yandan Akdeniz gazının sorunsuz taşınabilmesinin yolunun Türkiye’den geçmesi gerektiği savı dile getirilmeli.

Komplo teorilerine girmeden, bütün bunlar olurken en çok kimin kazançlı çıkacağına gelirsek…

2005 yapımı Savaş Tanrısı (Lord of War) adlı filmde Yuri Orlov’un hikayesini izleriz. Orada şöyle der bu hırslı karakter:

“Dünya kime miras kalacak biliyor musun? Silah tüccarlarına. Çünkü geri kalan herkes birbirini öldürmekle meşgul. Hayatta kalmanın sırrı budur. Asla savaşa girme, özellikle kendinle.”

Dikkatimi çekenler

ULAQ: Türkiye’nin ilk USV’si. Yani insanız su üstü aracı. Virüs gibi biyo tehditlerin ortaya çıkmasıyla birlikte dronizasyon bütün kuvvetlerde artıyor. Gelecekte insansız hava, kara ve deniz platformlarının ağ bağlantılı çalışması sağlanırsa, Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasında büyük faydaları olacaktır.

GJ 11132b: Hubble Uzay Teleskobu tarafından keşfedilen öte gezegen. Dünya ile benzer yoğunluğa, boyuta ve yaşa sahip olduğu düşünülüyor.

Navaho dili: NASA, Mars gezegeni üzerindeki görece küçük yeryüzü şekillerine Navaho kabilesinin seçtiği kelimeleri veriyor. Bunu yapmaktaki amaç ise, sayısı binleri bulan ekibin yaşayabileceği olası karmaşanın önüne geçmek. Böylelikle herkes tam olarak hangi konudan bahsedildiğini biliyor.

Gıda israfı: 2021 BM Gıda İsrafı Endeksine göre Türkiye gıda israfında ilk sıralarda yer alıyor. Her yıl kişi başı 93 kg yiyecek çöpe gidiyor. Buna boşuna akıttığımız litrelerce suyu da ekleyebiliriz belki. Bazı şeyleri kaybettiğimizde anlarız ama iş işten geçmiş olur. Vakit kaybetmeden ve diğerleri de aynısını yapar mı acaba diye sormadan, kişisel tüketimlerimizi yönetmek durumundayız.

Herkese güzel bir hafta dilerim.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER