Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muhsin Akıl

GÜÇ ZEHİRLENMESİ ve ‘DERİN DEVLET’ HASTALIĞI

Güç zehirlenmesi genellikle siyasilerde, bürokratlarda ve iş dünyasında çok olur. Ferdi/kişisel olduğu gibi grup vs. ve siyasi partilerde veya iktidarlarda da çok oluyor. Yıllarca olmuştur da… Ben son 40 yıl için o kadar çok şahit oldum ki…

Adam milletvekili, siyasi parti başkanı veya herhangi bir sivil toplum örgütü başkanı adayı… Önce o kadar mütevazı, insancıl ve medeni ki… Yeter ki bir seçilsin… Daha koltuğa oturur-oturmaz değişiyor. Oturuşu, kalkışı, tüm davranışları, konuşması yavaş yavaş değişim gösteriyor. Koltuğun vermiş olduğu gücün zehri kısa bir süre içinde tüm vücuduna yayılmış olacak ki eş-dost, arkadaş, akraba, yakın vs. kimseyi tanımıyor/tınlamıyor. Milletvekili, başkan vs. oldu ya… Bilhassa kibir, kasılma, kuruntu ve kendini beğenmişlik…

Bürokratlarda da durum aynı… Hele bir atansın, başkan, daire başkanı, müdür, genel müdür vs. Geçmişi unutarak yeni bir kimlikle karşınıza çıkıyor! Kendisini dev aynasında görüyor.

İş dünyasında da değişen bir şey yok: aynı… Bilhassa sonradan görmelerde garip/tuhaf davranışlara şahit olursunuz. Parayı buldu ya: inanın babasını tanımıyor! Babasını tanımayan eş-dost-arkadaşını mı tanıyacak…

Güç zehirlenmesine, gelmiş-geçmiş birçok siyasi partide, iktidarda, siyasi lider ve başkanlarda şahit olduk. Ya da bu tür durumları yıllarca aleni bir şekilde görüp yaşadık. Ya bir de iktidar oldularsa artık bu güç zehirlenmesi devası bir çığ olup toplum/millet üzerine düşüyor. Aynen salgın bir hastalık gibi, bir deprem gibi, bir doğal afet gibi devlete ve millete öyle bir zarar veriyor ki…

Fakat ‘güç zehirlenmesi’ geneli kapsamıyor. Elbet ki vatanını, milletini seven dürüst, kişilikli, namuslu, şerefli insanlarımız var. Fakat sayıları çok az. Zaten bu devlet ve millet onların yüzü-suyu hürmetine ayakta duruyor. Bir de yaşayan evliyalarımızın, şehitlerimizin ve pir-i fani yaşlılarımızın dualarıyla ayakta duruyor bu devlet ve bu vatan.

Güç zehirlenmesini tek açıdan değil birçok açıdan irdelemek gerekiyor. Siyasi, sosyolojik, psikolojik vs… Bu devlet, bu millet ne çektiyse bahsetmiş olduğumuz güç zehirlenmesinden çekmiştir. Ve hala da çekmektedir!..

Ve ‘derin devlet hastalığı’… Aynen ‘güç zehirlenmesi’ gibi bu devlet ve millet yıllarca ne çektiyse ‘derin devlet’ hastalığından çekmiştir.

Bir zamanlar devlet içinde çok önemli görevlerde bulunmuş üst düzey asker, polis, istihbaratçıların ya görevdeyken ya da emekli olduktan sonra yeraltı dünyası (mafyavari gruplarla) ve uyuşturucu baronlarıyla iç-içe, sırt-sırta, kol-kola vererek küçük küçük çeteler oluşturup “biz derin devletiz” diyerek rant peşinde koştuklarına, fail-i meçhul cinayetlere karıştıklarına ve halk üzerinde korku oluştuklarına çok şahit olmuştuk!..

Bir zamanlar makam-mevki sahibi birçok önemli ismin kendilerine ‘derin devlet’ diyen bu tür çetelerle diyaloğa girip ihale yolsuzluğu, torpil, rüşvet vs. birçok kirli ilişkiler ağı içinde devletin itibarını/kariyerini ve onurunu/şerefini sarsacak düzeyde (kaba bir tabirle) halt işlediklerine çok şahit olmuştuk!..  

Bir zamanlar siyasi-mafya-asker/polis/istihbarat üçgeni içinde her türlü yolsuzluğun, her türlü torpil, rüşvet, adam kayırma ve gayrimeşru ilişkilerin revaçta olduğu bir dönemde devletin yumuşak karnından girerek kendilerine ‘derin devletiz’ diyenlerin zirvede olduğuna çok şahit olmuştuk!

Şu anda (günümüzde) geçmişin özentisi benzer kişiler, gruplar, çeteler toplum içinde hala cirit atıyor… Suyunun suyu misali ‘derin devlet’ hastalığına yakalanmış bazı şahıslar, mini mini gruplar ve çeteler her yerde… Sivil olduğu halde kendilerini asker, polis ve istihbaratçı gibi tanıtanlar… Kendilerine paşa dedirtenler vs… Ferdi/kişisel veya çete/grup olarak kendilerini ‘derin devlet’ yerine koyanlar…

Ben bile şu halimle bu tip insanlarla, gruplarla ve çetelerle birçok yerde karşılaşıyorum. Yılların tecrübesi ile kim olduklarını hemen çözüyorum. Fakat o kadar rahatlar ki kendi yalanlarına bile kendileri inanıyor!.. Kimi rant peşinde, kimi ihale peşinde kimi de define peşinde koşuyor… İnanın her biri ruh hastası, şizofren ve melankolik… Yapacak bir şey yok… Bu türlere sadece acıyor ve üzülüyoruz…

Yakın bir zamanda ise terör örgütleri (PKK ve FETÖ)  ile bazı siyasi partilerin örgütsel ve siyasi amaçlar uğruna (hem de aleni bir şekilde) nasıl bir diyalog kurduklarına millet olarak görüp-yaşadık! İktidara gelebilmek için kişiliklerinden/şahsiyetlerinden, ideolojik düşüncelerinden, davalarından ve milli/manevi değerlerden nasıl taviz verdiklerine açık bir şekilde şahit olduk!

Yakın bir zamanda uluslararası güçlerin (ABD, AB ülkeleri ve diğer küresel güçlerin) içimizdeki işbirlikçileri üzerinden Türkiye üzerinde nasıl bir oyun oynadıklarına şahit olmuştuk! Gezi ve Çukur eylemleri, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri gibi…  İçerden ve dışardan nasıl da saldırmışlardı! Maalesef oyunları tutmadı. Tuzakları bozuldu. Ve hayal kırıklığına uğradılar. Sonra: üçyüzaltmış derece kıvırtarak veya U dönüşü yaparak sanki hiçbir şey olmamış gibi eski rutin/doğal hallerine döndüler…

Kısaca devlet ve millet olarak güç zehirlenmesi ve derin devlet hastalığından kurtulmadıkça ne DEVLET olarak ne de MİLLET olarak ADAM olamayız!..

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER