Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yücel Can

SADECE FİLİSTİN Mİ?

SADECE FİLİSTİN Mİ?

Kan ve gözyaşı Ortadoğu’da bir tek Irkla sınırlı mıydı? Ya Filistin!!!

Muhammed’e atılan kahpe kurşunları, babasına haykıran güzel kızın nidaları, yurtlarından sürülen Filistinlilerin mahzuniyeti ve insani yardıma bile tahammül edemeyen barbarların, sadece kendi dinine kol kanat geren sayıca az, ama zulüm itibariyle dünyanın dengesini bozanları, gargat ağacının tek dostları Yahudilerin sınırsız hallerindeki yolun sonunu okumaz tavırları?

Ve bugün başta ABD; İngiltere olmak üzere vahşi, dessas Batı olmak üzere dünya devletlerinin önünde cereyan eden Filistin’deki kahpe, kanlı, katil eller…

Savaşın çifte standardı, çocuklardaki ölüm ve yaralanmanın ismidir İsrail, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya…

Zulme rıza zulümse, şerre vesile olmak, katil ile ortak hareket etmek aynıysa sadece kahrolmasın İsrail, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve diğerleri…

Yürekleri dağlayan, hatıralarda, beyinlerde, arşivlerde kayıtlı Filistin gibi tarihi kirleten o kadar hadiseler var ki!

Ya varlık içerisinde yokluğa mahkûm edilerek dertleri içerisinde baş kaldıramayan Afganistan, Afrika… farklı mıydı sanki?

Değişik şekil ve kisvelerde de olsa zulüm aynı, zulmeden aynı, zulme uğrayan aynı, ama nedense hep aynı coğrafya. Fas, Cezayir, Sudan… Ve diğerleri kan ağlıyordu. Hep aynı coğrafya, aynı.

Bir de Osmanlı’yı hasta adam ilan ederek diğer İslam Ülkelerini de bu amaçla içten içe kemirerek yok eden Dünyanın İdaresini elinde tutan o güçler. Ayrılık, fesat, hilelerle gündemi belirleyenlerin kırılası uzun kolları!

Pakistan’ı, Hindistan’ı… karıştıranlar. Kendi vatanlarıymış gibi Endonezya, Yemen, Sudan… gibi ülkelerde caka satanlar, cirit atanlar!

Mısır’da üç bin civarında üst kurarak Mısır’a milyarlarca dolar destekle, Ortadoğu’yu kontrolü altına alarak İsrail’i şımartanlar. Yine aynı şekilde Tunus, Ürdün, Lübnan ve Libya gibi ülkelerde şeytana şapka çıkaracak hilelerin o gizli, kahrolası elleri yok mu?

Bir de bir vücudun içine enjekte edilen zehir misali bu şanlı milleti ırkçılıkla, terörle, gaflet ve hileyle kandırmaya çalışan hain eller var. Haçlı zihniyetin ortak bir tezahürüdür yaşananlar.

Kindarlık adına değil, insanlık adına yapılanları asır değişse de unutamıyorum ve yapılanlar unutulamaz da.

Kutsal mekânları bile kendi sermaye ve yönetiminde tutan sözüm ona Batının, Avrupa’nın, Dünyanın Süper Güçlerinin maharetleri!

Hep aynı coğrafya. Ama tarihi okumak, bilmek lazım. Bu zulüm nereye kadar. Hesap edilmeyenler var, her şeyin ötesinde Allah’ın bir hesabı var. Artık idare edilen, yönlendirilen değil, kendi çevresinden başlamak üzere sadece Asya’da, Avrupa’da değil, dünyada yükselen bir değer var; Türkiye var.

Para veren emir verir, borçlu olan taviz kar olur ya!

Artık bir başka olacak, dünyanın düzeni. Güçlü olan hep galip gelmeyecek. Zulme dur diyen bir el, zihniyet aynı zamanda birlik ve beraberliğin, ortak hareketin yeni bir sayfası, dönemi açılacak.

Türkiye artık yükselen bir değer, önemli bir ülke, stratejik öneme sahip bir devlet, her zaman için itibarı olan millet. Dahası model bir millet ve devlet.

Gücünün farkında olacak bir Türkiye elbette ki bazılarının korkulu rüyası, bazılarının da uzun süren kışların baharı, gecelerin sabahı olacak.

Ve ne kadar direnilirse, plan yapılırsa yapılsın artık Irak’tan sonra yok edilecek, bir Suriye, İran, bölünecek bir Türkiye, İsrail’in -Amerika’daki uzun elinin bir uzantısı olarak bölünecek Mısır, Tunus, Ürdün, hatta bir Arabistan olmayacak.

Herkesin kendi topraklarında hür olduğu, ama iş birliğinin Türkiye ile anlamlı olduğu Avrupa, Amerika ve diğer dünya ülkelerine açık ve olmazsa olmaz bir Türkiye ile tarih bir başka anlamlı olacak. Artık ağlayan ve yıpranan o coğrafya zulmün, gözyaşının değil, yeniden dirilişin, tecdidin, muhabbetin, kendine güvenin, barışın, kardeşliğin konuşulduğu bir coğrafya olacak. Tarihi okumak lazım, hem de iyi okumak lazım.

Sahi çok mu uzağa gittik de ne!

Yok yok artık uzak diye bir kavram yok artık. Değişiklikler, iklimler hep birbirini, farklı coğrafyaları etkiliyor. Ama artık hep aynı coğrafya vahşetin, soykırımın yaşandığı mekânlar olmayacak, hep aynı coğrafya gözyaşı dökmeyecek.

Bu coğrafya doğuda olduğu için önce güneşten faydalanabilecek, dağlar ve başka engeller güneşe gölge olamayacak. Çünkü Avrupa bir model olarak Türkiye’ye hamile.

Sadece Avrupa değil, dünya Türkiyesiz olmaz. Osmanlı’nın da Avrupa’ya olan yakınlaşmasındaki mustariptik de yıkılarak mimsiz medeniyete eskisi gibi rağbet edilmiyor sanki.

Belki neden hala kendimize en yakın yerler yok ey Kalem denilecek ama bu defa da ışık dünyadan günışığına yansıyacak.

Ya nasip her gelen gün yakındır biz de diyelim…

Başkent Postası

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER