Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Dr. Muharrem Avcı

TOPLUMSAL GELİŞİM, DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM İÇİN DAVRANIŞLARIMIZDA DENGE-DÜZEN VE UYUM

 Eylül-2021’den merhaba,

Kıymetli Başkent Postası okuyucularımız, öncelikle hepinizi en derin muhabbetlerimle selamlıyor ve saygılar sunuyorum.

Temmuz-2021’de dile getirdiğimiz denge-düzen ve uyum başlıklı yazımıza, Ağustos ayında bir tevafuk eseri olarak doğal denge ve afetler konusuyla devam etmiş, toplumda gelişme ve uyum mevzuunu biraz ileriye ötelemiştik.

Farkımızı, tavrımızı, tarzımızı ve çizgimizi ortaya koyarken etrafımızda olup bitenleri de iyi incelemeli ve analiz edebilmeliyiz.

Öyleyse, şimdi, kendi iç âlemimizden dış dünyamıza yolculuk etmeye başlayalım.

TOPLUMSAL GELİŞİM

Toplumda, denge-düzen ve uyum için ilk söylenecek söz herhalde huzur içinde yaşamaktır. Kendini tanıma, huzurun ilk yasası olup insanın kıymeti, başka insanlara karşı takınmış olduğu tavırla ve topluluk hayatının gerekliliği olan iş bölümüne yaptığı katkı derecesiyle belirlenir.

İnsan, sosyal bir varlıktır ve toplum içinde yaşar; toplumu etkiler ve ondan etkilenir. İnsanın içinde yaşadığı toplumdan etkilenerek, toplumun beklentilerine uygun tepkilerde bulunmasına sosyal davranış denir. Sosyal davranıştan en yüksek düzeyde beklenen ise, birlikte yaşama kültürüne uyumdur.

İnsan topluluğunun en belirgin niteliği; bireylerin birlikte yaşaması ve birbirlerine ihtiyaç duymasıdır.

Birlikte yaşamak ama nasıl?

Öncelikle; herkesin fikirlerini, duygu ve düşüncelerini ifade etmesine imkân sağlamak, birlikte yaşama kültürü için elzemdir.

İkinci olarak ise, yaşadığı toplumu sahiplenme, müşterek tavır ve paylaşmadır.

 Tüm çabalara rağmen, her toplumda müşterek tavrı ve ortak aklı oluşturmada engeller mevcuttur.

  Burada kişiliklerden öte; davranışları, ilişkileri ve özellikleri ele almak yararlı olacaktır.

 Bu noktada, aklımıza ilk gelen, toplumda sevilmeyen insanların 8(sekiz) özelliğidir:

•          Sürekli kendinden bahsedenler,

•          Sürekli alıcı olan, hiç vermek istemeyen,

•          Fazla ciddiyetsiz, el-kol şakası yapanlar,

•          Kendi mal varlığıyla ve nesebiyle övünenler,

•          İkiyüzlü insanlar,

•          Kötümserler,

•          Sürekli akıl verenler,

•          İnsanları, değersiz ve önemsiz yerine koyanlar, küçümseyenler.

İkinci olarak, sosyal hayat-kültür ilişkisine göz atmakta yarar vardır:

1- Değer yargılarının,

2- Görüş açılarının,

3- Algılama biçimlerinin,

4- İfade tarzlarının,

5- İletişim biçimlerinin,

6- Beden dillerinin,

7- Davranış kalıplarının,

8- Duygular ve hislerin,

Bizim sosyal miraslarımız olduğu gözlemlenmekte olup bireyde olduğu gibi, toplumdan topluma kültürden kültüre farklılık gösterdiği tespit edilmektedir.

O halde, toplumsal hayatı nasıl anlamalıyız? Kendimize hangi soruları sormalıyız?

Birlikte çalışma kültürüne sahip insanlar, aşağıda ki kültür anlayışı içinde bir araya gelirse doğru öğrenmeyi ve işbirliği içerisinde iş yapmayı gerçekleştirebilirler:

1- Oynadığımız sosyal rollerin gerektirdiği bilgi birikimine sahip miyiz?

2- O rollerin gerektirdiği sorumlulukların idrakinde miyiz?

3- Oynanan o rollerin gerektirdiği ahlaki olgunluk ve donanım içinde bulunuyor muyuz?

Üçüncü önemli husus, iletişim ve etkileşim analizidir:

İletişim; anlama, anlamlandırma ve anlaşmadır. Anlaşmak bir emek işidir, olgunluk gerektirir. İnsanlar anlaşmak için önce; anlaşma niyeti taşımalı, eğer bir çatışma varsa bu konudaki teknikleri ve yöntemleri bilmeli (iş çatışması, ilişki çatışması… vb) sonrada uzlaşma gayreti göstermelidir.

Etkili iletişimden söz etmeden önce, iletişimin ana sorunları ne olabilir? Sorusunu kendimize sorarak işe başlamak gerek. İnsanların başkalarıyla iletişim kuramayışının 9 ( dokuz ) ihtimali olduğunu söylüyor konunun uzmanları. Bu ihtimalleri de kendi üzerinizde değerlendiriniz lütfen diyerek şöyle sıralıyorlar:

9 ( dokuz ) ihtimal

1.) Düşündüğünüz neydi?

2.) Ne söylemek istiyordunuz?

3.) Ne söylediğinizi sandınız?

4.) Aslında ne söylediniz?

5.) Karşınızdakinin duymak istediği neydi?

6.) Duyduğu ne oldu?

7.) Anlamak istediği nasıldı?

8.) Anladığını sandığı şey ne idi?

9.) Anladığı ne oldu?

Başka bir deyişle iletişimde durumlar;

1- Söyledim— duydu anlamına gelmez

2- Duydu— anladı anlamına gelmez

3- Anladı— hak verdi anlamına gelmez

4- Hak verdi— benimsedi anlamına gelmez

5- Benimsedi— uyguladı anlamına gelmez

6- Uyguladı— sürdürecek anlamına gelmez

Görüldüğü üzere; tüm bu ihtimaller arasında etkin farklılıklar bulunmaktadır. Dolayısıyla da iletişim alabildiğine güçleşmektedir. Kaldı ki esas olan etkiletişimdir. Etkileşimde amaç; insanların birlikte düşünmeyi, öğrenmelerini sağlamaktır.

Etkileşim evreleri;

• Yargılamadan dinlemek

• Dinlemeyi sürdürmek

• Duyarlılık ve farklılıkları kabullenmek

• ortak bir bilinç oluşturmaktır.

Hayatla Etkileşim Ve Öğrenme Oluşturamama Durumları:

ASLINDA SORUN YOK! Sorunu kabul etmemek.

BİZ SORUNU ÇÖZDÜK. Sorunu görüp de görmemek.

HERŞEY AKLIMDA. Bilgiyi paylaşmamak.

GÖRDÜĞÜM BANA YETER. İlişkilendirmemek.

DERS ALMAM, DERS VERİRİM. Ders almamak.

BEN BİLİRİM SENDROMU; Bilgi üretilmesini engellemek.

SUÇLU KİM? Sorunlarla, kişileri karıştırmak.

ÇÖZÜM ŞU! HAYIR BU! Sistemi anlamamak, görememek

BİZ BAŞARILIYIZ. Geçmişin başarılarına sığınmak.

Dördüncü olarak farkındalık, şuur, güven ve hoş görü duygusu olarak gözlenmektedir;

FARKINDALIK

1-      Kendi gerçeklerinin farkında olmak

2-  Yaşadığı çevrenin farkında olmak

3-  Ait olduğu ailenin farkında olmak

4-  Seçtiği arkadaşlarının, dostlarının farkında olmak

5- Yaşadığı hayatın ve geleceğin farkında olmak

6- Yaşadığı ülke gerçeklerinin farkında olmak

 

TOPLUMSAL HAYAT İÇERİSİNDEKİ KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZİN FARKINDA OLMAK:

DEĞERLERİMİZ

o Sevgi- saygı- sorumluluk- samimiyet- sadakat

o Merhamet-fedakarlık-sabır- şükretme-şefkat

o Edep- tevazu- vefa- maharet-titizlik

o Adalet-hoşgörü-dürüstlük-hizmet aşkı- güven

o Yardımlaşma-paylaşma-dayanışma-cömertlik

o Çalışkanlık-güler yüz-tatlı dillilik-temizlik-dostluk

DEĞERSİZ BULUNANLAR

 Anaya babaya karşı gelme, aileye karşı ilgisizlik

 Kibir-yalan-dedikodu-bencillik-cimrilik

 Alay etme-dalga geçme-argo konuşma-sövüp sayma

 Zarar verme-gevezelik etme-boş konuşma

 Haddini bilmeme-kural kaide tanımama

 GELİŞMİŞ ÜLKELERDE Kİ FERT TUTUMLARININ FARKINDALIĞI             

            • Etik

            • Tutarlılık

            • Sorumluluk

            • Yasalara Saygı

            • Başkalarının Haklarına Saygı

            • İş Sevgisi

            • Tasarruf Ve Yatırım Gayreti

            • Büyük İş Yapma Arzusu

            • Dakiklik

ŞUUR NEDİR?

İnsanın;

1- Kendisini,

2- Çevresini,

3- Olup biteni,

4- Tanıma – Algılama-Kavrama – Fark etme kabiliyetidir.

 

YÜKSEK ŞUUR NEDİR?

            İnsanları anlamak; idrakin en yüksek mertebesidir.

İnsanların eylemlerini şuurlu olarak algılamak, yargılamadan, çelişkilerinin farkında olmaktır.

 GÜVEN DUYGUSU

İnsan topluluklarının oluşmasının ve birlikte hayat sürmesinin tek nedeni, bireyin kendini güvende hissetmesi ve huzur içerisinde yaşamasıdır. Huzur içinde yaşamak ise,  toplumun kültürel ve sosyal değerleriyle barışık olmakla mümkündür.

 HOŞGÖRÜ VE UZLAŞMA

Hoşgörü; uzlaşmanın temelidir. Bir yaşam kültürü olarak benimsenmelidir. Toplumsal kültürün temel unsurudur.

Hoşgörülü insan; konulara ve sorunlara şartsız ve önyargısız bakmayı bilir, anlamaya çalışır.

Hoşgörü kültürü sorunları; sertlik – kavga – kutuplaşmak-kin – nefret – intikam – hizipleşme-tahammülsüzlük-başkalarına saygı göstermemek-yalnız ve hep ben tavırlarıyla yaşamaktır.

Hoşgörüsüzlük; bilinmeyenden korkma halidir. Tanımadığımız ve bilmediğimiz bir durum hakkında korku, endişe ve kaygı duymaktır.

TOLERANS

 Tolerans; sözlükte, dayanma gücü, tahammül etme demektir.

·         Hayalle – Gerçeği

·         Beklenenle – Elde edileni

·         Arzu edilenle – Sahip olunanı dengelemek anlamını taşır.

Denge-düzen ve uyum, huzurlu hayatın kendisidir.

DURUMLARI YENİ BİR GÖZLE GÖRMEK

‘Bugün’ ün problemlerinin pek çoğunun, ‘Dün’ ün çözümlerinden kaynaklandığı söylenir. Başka bir ifadeyle; tedavi, hastalıktan kötü olabilir.

Sık sık beynimizle iletişimimizi denetlememiz gerek. Zira sağlıklı düşünmek için geliştirilmemiş bir beynin, Doğru – uygun – yeterli, gerekli – ahenkli – dengeli yorum yapabilmesi mümkün değildir.

DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM

Evrende değişmeyen tek şey değişimdir; düşünsel, duygusal, davranışsal hayatın her günü; bir önceki günden farklıdır. Yaşamın özü değişimdir.

 Dünyada görmek istediğiniz değişimi, önce kendinizde gerçekleştirmelisiniz

 Değişiklikten başka hiç bir şey devamlı değildir.

 Bilgisizlik ve ilgisizlik; değişimin önündeki en büyük engeldir.

Öyleyse değişime ayak uydurabilmek için öncelikle şunlardan kurtulmayı denemek gerekiyor:

·         Eski alışkanlıklarımızdan,

·         Düşüncelerimizden,

·         Eğilimlerimizden,

·         Anılarımızdan,

·         Alınganlıklarımızdan,

·         İnatlarımızdan,

·         Düşmanlıklarımızdan

·         Tutkularımızdan

·         Kötümserliklerimizden,

·         Bencilliğimizden,

·         İradesizliğimizden,

·         Yalnızlığımızdan,

·         Korkularımızdan,

·         Tutuculuklarımızdan,

·         Katılıklarımızdan,

·         Dik başlılıklarımızdan,

·         Olumsuz duygularımızdan

 

SONUÇ

Bireysel gelişime dayalı, «denge- düzen ve uyum toplumsal değişimi ve dönüşümü» için; ünvanlımız, titrimiz, mevkiimiz, rütbemiz, imkânlarımız, hayat tarzımız ne olursa olsun, evde-sokakta-işte-ülkede beraber yaşadığımız insanlarla kuracağımız ilişkilerde, her şeyden önce; o insanların « hayat alanları» nı dikkate almayı ve

İnsanların savunma ve korunma mekanizmalarını harekete, geçirecek söz, davranış ve eylemlerden uzak durmayı öğrenelim. Kendimizi bilelim ve hamlıktan tamlığa geçelim.

Gelecek yazımızda buluşmak üzere, her şey gönlünüzce olsun selam ve saygılar…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER