memduh @ baskentpostasi.com

Bir nesli yetiştiren ve Bozkurtlar kimdir öğreten büyük Türkçü Nihal Atsız aramızdan ayrılalı 45 olmasına rağmen, hala aynı heyecan ve ruh ile Türkçülük fikri aksiyoner olarak devam etmektedir.

Atsız’ı ilk 1978 de ilkokul 4 te Bozkurtlar (iki cilt aynı kitapta idi) ile tanıdım ve kitabı bir günde bitirmiştim.   Kendimi adeta Ötüken’de bulmuş ve Göktürkler dönemine  gitmiş ve Çin’ e akınlar yapan Kür Şad gibi hissetmiştim. Kürşad ve arkadaşlarının mücadelesi Çin’in güzel sözlerine ipeğine kanan Kağan’a, Çin ajanı Şen Kİng ve İçing Katun’ a lanet okumuştum. Çin’de esaret altında yaşarken İmparatoru kaçırıp bağımsızlık için değişmek isteyen Kür Şad ve 40 çerisinin inanılmaz mücadelesi ve Vey ırmağı kıyısında son damla kana kadar çarpışan tunç yürekli Türklerin destanını adeta yaşamıştım.

40 yıl sonra İlteriş Kutluk Kağan ve Tonyukuk’un yeniden Göktürk Devletini adeta sıfırdan kurduğunu ve Bozkurtları dirilttiğini görürken, Kür Şad’ın oğlu Urungu’nun Karabudundan bir çeri gibi kendini ve Ay Hanım’a olan aşkını gizlediğini de görürken, kutlu çağrının geldiği anda her şeyin bir kenara atıldığını yaşamıştım.

Deli Kurt ile Osmanlı Fetret Devrine ve bir şehzadenin kendini gizlediğini ve agulu bakışlı Gökçen’ e olan aşkının büyüklüğünün her şeyin üzerinde olduğunu görmüştüm.

Ruh Adam’da eski bir asker olan Selim Pusat ve Işık Kızlar’ı (Güntülü, Aydolu ve Nurkan) ve psikolojisini anlamaya çalışmıştım. Selim Pusat’ın mahkemede haykırdığı ” Acizleri layık olmadıkları makamlara getiren devlet batar “ sözünün ne kadar doğru olduğunu yıkılan Türk devletlerinde görmekteyiz. (1988 de sanırım İstanbul’da Ahmet KAYA tiyatrosu Ruh adamı sahneye koymuştu)

Lise yıllarında Bozkurt, Orkun ve Ötüken dergilerinin hepsini okumuş ve Bütün Türkler bir Ordu, Katılmayan Kaçaktır” sözünü hiç unutmamıştım.

Yine Türk Tarihinde Meseleler ile tarihteki bazı durumların netleşmesine vesile olmuştu.  Türk tarihinde 2 devletin olduğu, birisi Asya birisi de Anadolu’da ve yıkılan ve kurulan devletlerin sadece hanedan değişikliği olduğunu konusunda netleşmiştim.  Yine Osmanlı padişahları hakkındaki güzel değerlendirmeleri ve şartlara göre değerlendirmek gerektiği ile  II.Abdülhamid’i Gök Sultan olarak yazarak kızıl sultan diyenlere de cevap vermişti.

Üniversite yıllarında aralarda tekrar tekrar okudum. Hatta bir arkadaşımız sınav olmasına rağmen Bozkurtları karıştırırken kitaba dalmış ve ertesi gün sınavını kaçırmıştı. Enstitüde Radyo TV bölümünde yüksek lisans yaparken Danışmanım Prof.Dr.Durali YILMAZ hocam, makale yazmamı isteyince Atsız ve Eserleri konulu bir makale yazmıştım (bir nüshasını almadığıma çok pişmanım) 

Özellikle Türklük şuuru için,  her Türk ün Atsız ve eserlerini okuması gerekir. Eğer o şuuru veremezsek Türklük düşmanı yabancı ideolojiler veya cemaatlere kayan insanlarımız emperyalizmin yerli işbirlikçileri olarak, “Rus askerine selam dur,  Türk ordusunu arkadan vur” gibi sloganların veya ABD’ nin uşağı olan cemaatler ile  kendi insanına kurşun yağdıracak bir zihniyete gelir. Maalesef yakın tarihlerde bunları da yaşadık.

Atsız’ın hayatı ve mücadelesinde, hiç eğilmeyen ve dik duran, ülküsü için her şeyini veren bir kişilik abidesini görürüz. Özellikle 1944 te zamanın başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na yazdığı mektuplar ve neticesinde Milli Şef talimatları ile tutuklanmaları ve Irkçılık Turancılık Davaları ile devam eden günler. 3 Mayıs 1944 ise Türkçülerin Ankara’da yaptığı gösteriler Milli Şef’e bir başkaldırısı olarak tarihe geçmiş ve Türkçüler Günü olarak kutlanmıştır. Önceleri kendi aralarında yaptıkları kutlamalar, MHP’ nin aksiyoner siyasete girmesi ile alanlarda kutlanmaya başlamış ve milyonlara mal olmuştur.

 Atsız’ın cenaze namazı kılınırken,
            "Er kişi niyetine" deyip sordular, "Nihâl Atsız’ı nasıl bilirsiniz?" diye. Saflar arasından bir ses, Gemuhluoğlu’nun sesi: "Bir de soruyor, belki hayatında ilk defa böyle gerçek bir er kişinin namazını kıldırıyorsun!..."

Atsız’ı tanımak nasip olmadı, kitapları ve mücadelesi ile tanıdım. Atsız’ın Yamtarı ve Avşarların boy  büyüğü rahmetli Prof.Dr.Mustafa KAFALI hocamı tanımak ve dost olmanın bahtiyarlığını yaşadım.

Atsız, hep Türk Birliği ve Turan derdi ve o ülkü milyonlarca Bozkurt’un de ülküsü oldu. O göremedi ama Rusya yıkılıp yerine Türk devletleri kuruldu. Turan için şartlar olgunlaşmaya başladı. Karabağ yeniden Azerbaycan tarafından kurtarılırken, adeta küçük bir Türk Birliği de bu gözler gördü. Turan, Kızılelma ve Bozkurt bütün Türkler tarafından ortak değerler olarak dillerde ve gönüllerde olmaktadır. Sıra geldi Doğu Türkistan, Güney Azerbaycan, Batı Trakya, Kırım ve bütün esir Türklere. İnşallah onlar da esaret zincirlerini kıracak ve bağımsız devletler olarak Türk birliği içinde yer alacaklar.

11 Aralık tarihi Atsız’ın ölüm yıldönümüdür.  Aynı zamanda oğlum Kür Şad’ın da doğum günü.. Bir ölen bir dirilen Bozkurtların hep yaşadığının da bir göstergesidir. Atsız aramızda olmasa da, oğlum Kür Şad ve kızım Gökçen gibi dünyaya yeni Bozkurtlar geliyor ve Atsız Atasının yolundan Turan ülküsü için yol alıyor.

Tanrı Türk‘ü Korusun ve Yüceltsin…