97. yılını kutladığımız Cumhuriyet Bayramı, yoktan var edilen, Osmanlı ‘nın küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş günü olduğu gibi, milli iradenin de yönetim biçimine girmesidir.
Osmanlı Devleti, Mondros anlaşması ile yenilgiyi kabul ettikten sonra silahlar teslim edilmiş ve İstanbul, İzmir gibi çok şehrimiz işgal edilmişti. Kara günler gelmiş ve Türk’ün başı eğilmiş şekilde çare ararken beklenen kurtarıcı da hazırlıklar yapıyordu.
19 Mayıs 1919 bir dönüm noktasıdır. Mustafa Kemal, milli mücadeleyi başlatmak için Samsun’a hareket ediyor ve kıvılcım çakıyordu. Samsun’dan Amasya’ya, Erzurum ve Sivas’a giden bir yolda yapılan Kongreler ile vatan ve milletin bölünmez bütünlüğü için mücadele başlamasına karar veriliyordu. İşgal altındaki İstanbul hükümetini tanımayarak 23 Nisan 1920 de TBMM açılarak yeni bir devlet kurulmuştu.
Yokluklar ve yetersiz cephane ile bütün Avrupa’ya karşı adeta Türk’ün Ergenekon’dan yeniden dirilişini gösteriyordu Türk Milletli. Bir millet, her türlü engellere rağmen inanınca neler yapacağını bir daha göstermiş ve düşmanı denize dökmüştü.
Lozan Anlaşması ile artık Osmanlı’nın küllerinden yeni bir devlet doğmuş ve dünyaca tanınmıştı. Kazanımlar ile savaş bitmiş ve yeni bir dönem başlamıştı.
28 Ekim 1923… Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fethi Okyar ve Kazım Özalp'i Çankaya Köşkü'nde yemeğe davet etti. “Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan ediyoruz” dedi. Yemekten sonra İsmet İnönü ve Mustafa Kemal sabaha kadar Meclis'e sunulacak taslak üzerinde çalıştı. O gece Türkiye'nin kaderi ve yönetim biçimi şekillendi… Atatürk, metnin ilk maddesine şunu yazdı: “Türkiye Devleti'nin hükümet şekli Cumhuriyet'tir.” Cumhuriyetin ilanına artık sadece saatler vardı.
29 Ekim 1923… Meclis, saat 18.00'de toplandı. Genel Kurul sıralarında 158 milletvekili oturuyordu. İnönü, Meclis'e Anayasa'nın birinci maddesinin değiştirilmesi teklifini sundu. Bu öneri, Genel Kurul'da büyük tartışmalara neden oldu. Kanun teklifi oy birliğiyle kabul edildi. Bütün milletvekilleri ayağa fırlayıp dualar eşliğinde üç kez “Yaşasın Cumhuriyet” diye bağırdı… Falih Rıfkı Atay, o anda Meclis'te yaşanan heyecanı şöyle anlattı: “Oylamada yanımda bulunan Osmanlı'nın dâhiliye vekili Hazım Bey'i hatırlıyorum. ‘Kabul edenler' diye sorulunca iki elini birden kaldırdı.”