m.tazeoglu @ gmail.com

Yaklaşan seçimler siyasi tüm partileri hissedilir oranda hareketlendirmişe benziyor. Bir yandan Hedef 2023 söylem ve vizyonuyla yıllardır siyasetini şekillendiren Ak Parti ve onu destekleyen Milliyetçi Hareket Partisi, diğer yanda artısını eksisini ortaya koyamadan “Güçlendirilmiş parlementer sistem” savunuculuğu yapan muhalefet, nam-ı diğer “Millet İttifakı…” Buraya kadar her şey normal; zira her siyasi oluşum tabanına kendi politikasını ve projelerini anlatmalı ki bir kitle oluşturabilsin. Ancak ciddi bir eksiklik var sanki. O da Bizim ülkemize has, bizim siyasetimize mahsus bir özelliğimiz olan “İyi başlayıp sonunu getirememe” özelliği… Günümüzün moda tabiriyle “Sürdürülebilir” olamama.
Nasıl tarif edeyim derken aklıma bizim Temel’in çavuş olma hikayesi geldi. Hikaye dedik ya; eskiden Asker Ocağında "Elli"ye kadar kesintisiz sayı saymasını bileni Çavuş yaparlarmış...
Tabi ki Temel de en güçlü adaydır.
Yüzlerce askerin önünde ve "TEEMEL ÇAAVUŞ!" "TEEMEL ÇAAVUŞ" tezahüratları ile Temel, başlar saymaya:
Başlangıçta hızlı giden Temel; 38, 39, 40 derken tempo iyice yavaşlar...
Tezahüratlar artar, "ÇAVUŞ OLDUN HADİ TEMEEL!" derken sona doğru iyice yavaşlayarak 47..., 48...,49...., OTTUUZZ! deyiverir..
Temel son anda Çavuşluğu kaçırır... Kırk Dokuza kadar sayması da pek bir işe yaramaz.
Gelelim bizim siyasetimize ve siyasilerimize…
Aslında sadece siyaset değil; hayatımızın her evresi de böyle değil midir; hızlı başlayıp ama sonunu getiremediklerimiz gibi...
Bir türlü bitiremediklerimiz gibi...
Şahsi düşüncem; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi tam manasıyla millete anlatılamadığı gibi, muhalefetin neden karşı çıktığı ve neden yeniden Parlementer Sisteme dönmenin gerekliliği de seçmene anlatılamıyor.
Girin bir kahvehaneye, ya da bir berbere açın konuyu; Cumhur İttifakını destekleyenler yol, köprü, hastane, İHA-SİHA vb önemli gelişmelerden bahisle tüm bunların yeni sistem sayesinde yapıldığını anlatırken; Millet ittifakını destekleyenler de tek adam rejiminden girerek mevzuyu da hiç alakası olmayan diktatörlüğe dayar ki beyinler yanar gider…
Halbuki temel sorun başladığımız bir şeyin sonunu getirememektir. Tıpkı Temel’in Elli’ye kadar sayamayıp çavuş da olamaması gibi…
Hemen her partide aday olanların, seçildikten sonra tüm vaadlerini, parti tüzüğünü unutup, parti programından uzaklaşıp şahsi menfaat peşine düşmesini de hiç söylemiyorum bile…
Üzüldüğüm şudur ki; Ak Parti ve Cumhur İttifakı üyelerinin ülkenin kazanımlarını kişisel hırslarına feda etmeleri, Chp ve Millet İttifakı üyelerinin de bir bedel ödenerek ve bir badire atlatılarak gelinen noktaları hiçe sayıp görmezden gelmeleridir…
Dilerim yanlışlardan ders alınır, ve dilerim tüm siyasi partiler ortak paydamız olması gereken; önce ülkem, sonra partim ve daha sonra şahsım ilkesiyle hareket ederler. Yoksa topyekün kaybederiz ve kaybetme Temel’in çavuşluğu kaybetmesine de benzemez…
Kalın Sağlıcakla...