Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Halit Korkmaz

Türk Çağı Yeniden Başlıyor

Türk Çağı Yeniden Başlıyor

Türkçe konuşan devletler 12 Kasım 2021’de İstanbul’da “Dijital Çağda Yeşil Teknolojiler ve Akıllı Şehirler” temasıyla toplanmıştı.

Toplantıya Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlık etmişti.

Oturuma Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan Sayın Cumhurbaşkanları, Macaristan Sayın Başbakanı ve Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreteri katılmıştı.

Yeniden şekillenmek de olan dünyanın Jeopolitik arenasına Türkçe konuşan devletler etkili bir mühürle imza koyuyor.

Bu sefer daha güçlü, daha alenî ve daha kalabalık bir görüntü verilerek “sekizinci zirve bildirisi” hazırlanıp bölge ve dünyaya ilişkin daha kapsamlı geniş,  siyasi ve ekonomik politikaların ele alındığı görülüyor.

En önemli gelişme, “Türkçe konuşan devletler” adı ile faaliyetlerini yürüten birlik alınan yeni kararla, yoluna “Türk Devletleri Topluluğu” (TDT) olarak devam edeceği deklere edildi.

Bu çıkış Türklerin siyasal, ekonomik, diplomatik, askeri akıl ve iradesinin ilânı manasındadır.

Türk gücü vagonlarının dünya ring seferlerine yeniden döndüğünün bir işaretidir.

Bu çıkış I. Meşrutiyetten bu yana bastırılan Türk gücünün, kültürünün, tarihinin ve birliğinin yeniden oluşturularak güçlü bir işaret fişeği ile dünyaya duyurulmasıdır.

Türkiye dış politikada yalnızlaşmıyor, dünyanın en güzide salonlarında çok sesli bir orkestra ile yeni konserler veriyor.

Meğer Türk dış politikasının yalnızlaşmasını isteyen iktidar değil, Türk siyasi muhalefeti imiş.

İktidarın ekonomik yatırım ve faaliyetlerini özellikle “kanal İstanbul projesini” dünya kamu oyuna bir yazılı deklarasyonla  Türkiye’de ki büyükelçilikler vasıtası ile şikâyet etme aymazlığına düçar olacak kadar vatanperverlikte fakirleşen zihniyetin daha girift görev ve pozisyonlar karşısında  devleti ne menem maceralara sürükleyeceği  düşüncesi akılları meşgul ediyor.

Türk diplomasisi yeni siyasal birlik ve faaliyetleri ile global dünyada oluşturduğu devletler üstü birliğin adını “Türk Devletler Topluluğu” (TDT) koyarak başat emperyalist aktörlerin karşısına dikmiştir.

Türk siyasi muhalefeti ABD’ ye, Rusya’ ya, Fransa’ya, Yunanistan’a ve diğer hegemon güçlere karşı Türk devletinin son on yıldır ortaya koyduğu etkin ve aktif siyasal, diplomatik, askeri ve ekonomik eylem ve söylemlere karşı  “yapmayın, yalnızlaşıyoruz” diyerek iç siyasette bir ağlama duvarı platformu oluşturmaya çalıştılar.

Bu söylemlere kara denizde “salahana” diplomasisi denir.

Yeni Türk birliği dünya global siyasi projelerinde ABD’yi, AB’yi, Rusya’yı ve Çin’i adam akıllı çaresiz bırakmıştır.

Türkiye’yi AB’ye almayan birlik, doğusunda mütemadiyen gelişme gösteren Türkiye ve TDT’ nu artık ön ayakları ile itmek yerine el uzatıp gel gel  diyeceği bir konuma doğru yol almaya başlaması manidardır.

Artık Türkiye bir güç ve çekim merkezidir.

Doğuya açılamayan ABD ve AB’nin ayakta kalması ve yaşaması mümkün değildir.

Üretilen sınai ürün ve mamullerin Türkiye olmadan Avrasya’da, Güney Kafkasya’da, Türk Devletleri Topluluğunda, Kuzey ve Doğu Asya’da rekabeti yakalaması mümkün değildir.

Açılmak için tek kapı da Türkiye’dir.

Türkiye bu zemini iyi tahlil ettiği için doğuda güçlenerek batıda etkin bir partner olarak var olmayı ilke edinmiş gözüküyor.

Türk Devletleri Topluluğu’nun teşekkülü Rusya’nın bölge etkinliğini azaltması hasebi ile İngiltere’nin anılan topluluğa mugayir bir tutum içine girmediğini söylemek yerinde bir tarif olacaktır.

Türkiye’nin Batı kulübü ve NATO ile yaşadığı ritimsiz danslar Rusya’nın miyop gözlüğü ile takip ettiği gelişmelerdir.

Rusya, ayakları dibinde oluşan bu yeni eşiği kırmadan birliğin oluşturduğu yeni güce tebessüm ederek birlikte adım atma ve yükselme siyasetini oluşturup doğan  güçten kendisinin  de yararlanacağı koridorlarda yeni kıyafetleri ile dolaşmaktadır.

Rusya, Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını sahada ve masada tecrübe ederek Türkiye’yi Batı kulübünden tamamen koparma beklentisi içinde oldukları gerçeğinden hareketle geleneksel Türk düşmanlıklarını mündemiç bir anlayışla arşive kaldırmış gözüküyor.

Ancak, Kafkaslarda ve Hazar çevresinde Türk yürüyüşüne istemeyerek eşlik eden Rusya, aynı voltayı Doğu Akdeniz’de,  Suriye’de ve Libya’da Türkiye ile atmakta direnç gösteriyor.

Kurulan TDT ile Hazarın ardına uzanan Türk coğrafyalarında Rusya’nın eski etkinliğinin kalmadığı görülüyor.

Bölgede bir taraftan Türk birliği, diğer taraftan aktifleşen Çin tesiri ABD’nin Türkiye üzerindeki pervasız ve düşmanca politikalarında karar kılma düşüncesini yeğliyor.

ABD’nin Türkiye’ siz ne Karadeniz’de, ne Avrasya’da, ne Orta Doğu ve ne de Pasifikte başarılı olması mümkün gözükmüyor.

ABD güçlü bir Türkiye ile değil, askeri ve ekonomik yönden çökertilmiş bir Türkiye’nin asker ve stratejik coğrafyasını kullanmak ve savaş alanını Müslüman topraklardan başlatıp düşmanlarından gelen Nükleer ve gayrı nükleer darbeleri bu coğrafyada kendi adına savaşan müttefik ve taşeron yandaşlar üzerinde blokajlayarak doğu hinterlantlarında yeniden aktifleşmek istiyor.

Rusya, Pasifikte ki ABD-Çin çekişmesinde arafta kalmak sureti ile buradan doğacak ne günahın  ne de sevabın sahibi olmak istemiyor.

Tıraş pahalı!

Burada berber dükkânına girerse su ve sabunsuz sakal tıraşı olmak mecburiyetinde  kalacağını biliyor.

Acıtır.

Doğrusu son yıllarda Rusya’nın gece yatıp gündüz kalkarken hiç aklından çıkarmadığı yanı başında ki Çin’in Asya’yı, Afrika’yı aşan ve  Avrupa’ya dayanan yayılmacılığıdır.

Bu kaygı ABD için de aynıdır.

Rusya’nın Kafkasya, Kuzey Asya, Türk coğrafya ve  devletlerinde kendine çalışan kadrolardan artık yoksun durumda olması zayıflamasının başlıca sebeplerindendir.

Sosyalist söylem ve ideolojiden vaz geçen Rusya’nın bölge halkları nezdinde de bir itibarının kalmadığını söylemek yerinde bir söylem olacaktır.

İşte bu boşluğu iyi takip eden Türkiye, Türk devletleri ile TDT’ nu kurma fırsatını sektirmemiştir.

Topluluğun oluşturulup güçlü bir sesle ilan edilmesindeki en önemli kriter ve dayanak “Türkiye’nin silâh üreten ve ihraç eden” ülkeler arasında yerini almasıdır.

Bu birlik şüphesiz Rusya’nın yanında Çin’ i de rahatsız edecektir.

Bu rahatsızlığa Çin ilk dolaylı tepkisini Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi gerekir açıklaması ile birleşmiş milletler toplantısında dile getirmiştir.

Türk Devletleri Teşkilatı kuruldu!

Bu birlik bölgeleri, devletleri, milletleri ve kıtaları yakın bir gelecekte üst düzeyde etkileyip değiştirecek ve tarihe yön verecek olayların merkezini oluşturacağını yaşayarak göreceğiz.

Son dünya dinamiklerinin Batı kulübüne kaybettirdiği irtifa, NATO’nun hadım kalması ile  Atlantik gücündeki zayıflamanın doğurduğu en önemli husus bastırılmış Asya ve Afrika’ya  Çin ve Türkiye’nin kurduğu diplomatik köprülerin bölgede oluşturduğu bilinçlenme  anılan Kıta halklarının beş yüz yıllık efendilerine karşı topluca baş kaldırma bilinç ve cesaretini ortaya koyma istidadını doğurmuştur.

Türkiye’nin dünyayı şekillendiren stratejik politikalarına  “oralarda ne işimiz var” diyerek tepki gösteren iç siyasi muhalefetin siyaset üstü konularda bile vatana dair yiv ve setinin kalmadığını görmek milletimiz adına büyük bir talihsizliktir.

 

Saygılarımla.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER